Yalnızlık insanı yavaş yavaş delirtiyor. Bu delilik hali aslında gereğinden fazla olgunlaşmış bir farkındalığın sonucu. Yanında sana soru soracak kimse olmadığında kendi kendine sorular sormaya başlarsın ve ne ilginçtir ki yanında kimse olmadığı halde soruyu soranla cevabı veren aynı kişi olmaz. Yaşadığın dünyaya, yediğin yemeğe, içtiğin suya bile yabancılaşırsın. Bedeninden uzaklaşıp onun sana belli bir süre için verilmiş bir emanet ve bu dünyada kalacak bir et yığınından ibaret olduğunu anlarsın yalnız kalınca. Evet, sen gideceksin, o burada kalacak. Adı bile yok.
Aynaya bakıp konuşmak, yatağından kalkınca boşluğa dalıp günaydın demek, tuvaletin kapısını kapatmayarak ettiğini sandığın bir isyandır yalnızlık. Uzakta kavuşmak istediklerin varsa umut dolu bir çöl, yoksa tam bir cehennemdir. Bir ilaç gibidir. Kimini iyileştirirken kimi onunla intihar eder. Kötüdür demiyorum çünkü hayatın kamera arkasını yalnız kalmadan göremezsin. Gerçeği yüzüne vuran, herkes yüzüne yalandan gülerken hiç acımadan acı konuşan dosttur yalnızlık.
Kardeşime bu konuda katılıyorum emeğine gönlüne sağlık kardeşim yazmaya devam selamlarımla.
Merhaba Sezer hocam, nasılsınız? Kendinizi yalnız hissettiğinizde size bir yazı bir yorum kadar yakınız.
Selamlar sevgiler..
Aklıma Platon ve mağara alegorisi geldi nedense…
Selamlar
Sezer hocam son derece hassas bir konuya değinmişsin. Katılıyorum sana. Aslında bu bilimsel bir gerçek. Yalnızlık insanı olumsuz düşüncelere iter. Zira yalnız kalan insanın olumsuz düşünmeye negatif unsurlara her zaman vakti olur. Bu tür durumlara vakit bulmamak için sürekli iyi dostluklar geliştirmek ve çalışmak gerekiyor. Her zamanki gibi başarılı makale için teşekkür ediyorum.
Bazen insan yalniz kalmak istiyor ancak bunun uzun surmesinide istemiyor. Bence insan ruhu balansi yakalamiyor. Her sheyin olmasi lazim bazen yalniz bazen arkadashlarinla bazen yaptigin ishlerle meşgul ola bilirsin. Anlik durumlar verdiğin kararlari değişik yapiyor.
Yalnızlığı severim. Aynanın önünden geçerken kendi kendime selam vermeyi, kendime sorular sorup cevaplamayı. Sakın delirmişsin deme kırılırım. :) Sanırım bu yazı çokça özlem duyulan bir zaman diliminde yazılmış. İçinde öyle bir duygu gizli. Her şey gibi yalnızlık da geçicidir.
bu kısa ve güzel yazı için teşekkür ederim sezer hocam. okumaktan büyük keyif aldım….
yalnızlıktan kurtulunca da yalnız kalınan anları özlüyor insan…
O halde yalnızlıkla gerektiğinden fazla haşır neşir olmayalım :D
Yakın zamanda hedeflerinle ilgili bir rapor yazısı gelse fena olmazdı :) Ben 2023’ün ortasına gelmeden yazılım uzmanı olacağım birde kitap kurdu için yatırımlar yapacağım (aylık kitap okuma sayısını arttırma çabası :D)
Bu yazıyı okuduğumda hayatımın 9 yıl önceki periyoduna ışınlandım. Yazı bitti. Yüzümde buruk bir tebessüm kaldı.
Bayıldım :)
İçerik adı yalnızlık da olsa okurken yanınızda hissettim.
yalnızlık konusundaki yazınıza çok saygı duyuyorum. Emeğinize sağlık
Yaşar Kemal – Yalnızlık dinle lütfen.
AICONTENTGENERATOR API :
Ben henüz çok genç yaşta olmama rağmen, hayatımda çok sayıda yalnızlık deneyimi yaşadım. Çocukluğumdan itibaren kendimi kimseye anlatamayacağım ve kimsenin beni anlayamayacağı bir his ile yaşadım. Yalnızlığın kendime karşı dürüst olmamı sağladığını ve kendi kararlarımı vermemi kolaylaşt
Yanlızlık bazen bir terapi, bazen de bir ceza gibi.
Mesleki Deformasyon sonuçlarından birisi de Yalnızlaşma üstelik kalabalık içinde tek kalma hissidir.
Özellikle Adams ın eşitlik Kuramı’nda bahsettiği ve Tarık Işıksaçan ın Etkili Motivasyon kitabında aktardığı gibi (Insanlar eşitliği girdi ve çıktılara göre değerlendirir. girdiler eğitim deneyim yetki ve yetenektir çıktılar ise maaş yan ödemeler takdir tanınma ve terfilerdir. çalışanlar girdi ve çıktıları ya bir kişiyle ya da bir grupla karşılaştırırlar.
dengenin aleyhine bozulduğunu hisseden kişi bu tatminsizliğinin baskısından kurtulmak için kendi ödüllerini artırma yollarını araştıracak bunda başarı sağlayamadığı takdirde işletmeye sunduğu girdi ve değerlerin miktarı azalacaktır) der. İşletmeye sunduğu değerleri azaltmak adına da yalnız kalmayı ister. Hatta Sabahattin Ali nin İçimizdeki Şeytan kitabında
(Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hâl aldığımı tasvir edemezsiniz.) dediği gibi tek arkadaşımın günlüğüm olduğunu hissettiğim zamanlardır öyle zamanlar
Harika bir yorum. Kendi ödüllerini artıramayan birinin işletmeye sunduğu girdi ve değerlerin miktarını azaltması davranışı çok tanıdık geldi. Çevreye, iş arkadaşlarına yabancılaşmak, kendini oraya ait hissedememek ve benzeri durumlar…
selam Sezer, insan bazen gerçekten yalnızlığı arar hale geliyor, zamanı durdurmak, hızlı ve kaygılı giden bir yaşam içerisinde kendine sorular sormak ister lakin o anı bulduğunda yalnızlık hissinin insanı yiyip bitirme evresine ulaşmış olduğu hissi geliyor bana :))
bence yanlızlık hangi konuda olursa olsun kariyerinin zirvesidir ne kadar yanlızsan o kadar başarılısın demekdir dibe indikçe ses veren emir veren senden bir şeyler bekleyen çok olur
Ah be kardeşim resmen beni anlatmışsın doğru yalnızlık insana acı verir benim gibi birine ama ben Allah olmasaydı şimdiye kadar bu dünyanın rezalet derecede sıkıcılığından dolayı intihar ederdim insanlar konuşmuyor birbirine ziyarete gitmiyor insan yalnızlaşınca öz farkındalığı artıyor dediğin gibi ama önemli olan şey de kişinin kendi kalbidir yalnız kalan kişi kalbinin derinliklerini anlar aynı benim kalbimi Anlayıp bu kalbin içindeki pislikleri namaz ve zikrullah ile temizlediğim gibi çünkü kendini tanıyan birisi kendinin ne kadar büyük bir düşman olduğunu bilir ben böyleyim siz de nasıl bilmiyorum