Blog Ödülleri’ne katılabilmek için Malatya’dan İstanbul’a uzanan 17 saatlik bir otobüs yolculuğu yaptım. 13:30’da Kadıköy’deki Haldun Taner Sahnesi önünde beklemeye başladım. Ne üzerinde Blog Ödülleriyle ilgili ibare olan bir araç gördüm, ne de blog ödüllerine gideceğini düşündüğüm bir arkadaş. 45 dakikalık bir bekleyişin sonunda shuttle servisten vazgeçip (adını çok sevmiştim be shuttle) bir taksiye binip Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri’ne gittim. Yaklaşık 100 metre uzaktan BÖ! yazısını görünce içten bir oh çektim. Sponsor markaların standları ve temsilcileri arasından henüz yeni başlamış olan Türkiye’de Twitter Panelinin yapıldığı salona girdim.
Türkiye’de Twitter Paneli
- Moderatör Arda Kutsal‘ın yönettiği panelde ilk gözüme çarpan panelistler arasındaki blog yazarı Onur Yüksel‘in tarzı oldu. Kot pantolonunun yaklaşık 20 cm uzun paçalarını yukarı kıvırması, dağınık ama bir o kadar da düzgün görünen saçlar ve superman gözlükleri… Blog yazarı sıfatıyla oraya çıkarılmaya layık görülen birinin giyiminden önce konuşacaklarını planlamasını beklerdim. Deyim yerindeyse tüm panel boyunca sus pus oturdu.
- Arda Kutsal gerçekten iyi bir panel yöneticisi oldu. Yalnız, Pozitif TV’deki BÖ!2010 yayınını Webrazzi üzerinden göstermeye çalışması bence gereksizdi. Direkt olarak yayın sayfasını açması daha doğru olurdu diye düşünüyorum.
- Karikatürist Selçuk Erdem panelin odak noktasıydı diyebilirim. Twitter’da 32,693 izleyicisi olan bir Türk olarak aramızdaydı kendisi. Bir ara cep telefonumdan “Selçuk Erdem o kadar çok tweet yazıyordu ki onu unfollow ettim” yazıp #bo2010 etiketiyle tweet gönderdim. Tweet ekranda belirince Arda Kutsal mesajımı okuyup, mesajı yazanın izleyiciler arasında olup olmadığını sordu. Hiç düşünmeden elimi kaldırdım. Selçuk Erdem çok sık tweet yazmadığını, haftada 3 – 4 tweet yazdığını söyledi. Gazeteci Yekta Kopan da sert bakışlarıyla beni ezerek “birini unfollow etme hakkı” ile bağlantı kurarak Twitter’ın ne kadar demokratik bir mecra olduğunu belirtti. Ne demek istediğini sanırım kimse anlamadı.
- Yalnız şimdi Selçuk Erdem‘den büyük bir özür dilemeliyim. Zira sürekli tweet yazan şahıs kendisi değil, Erdil Yaşaroğlu‘ymuş, kontrol edince anladım. (Kendisi de karikatürist ve 37,000 takipçisi var ayrıca ikisinin de avatarları benziyor, karıştırmam normal) :)
- Pegasus Havayolları’nda yönetici olan Umut Selvi de panelin sessiz simalarındandı. Kendisine soru sorulmadan neredeyse hiç konuşmadı.
Kahve Arası
- Kahve arasında hiç alışık olmadığım türden elit bir ortamın içinde kaldım. Herkes küçük yuvarlak masaların etrafında gruplar kurup sohbet ederken ben Pötibör bisküvileri için röportaj filminin başrolünü oynuyordum. Daha sonra Vestel robotuyla fotoğraf çektirdim. Sağolsunlar, sponsorlar beni yalnız bırakmadı. Bazı gruplara gidip merhaba dediğimde bana ufo görmüş gibi baktılar. Merhaba diyoruz, bi konuşun di mi?
- Neyse ki bu gruplardan biri beni tanıdı da sponsor temsilcileri dışında arkadaşım olmuş oldu. Blog Dergisi‘nin kurucusu Yasin Yüksel ve yine aynı derginin yazarlarından Rahim Aytunç ile tanıştım.
Like Mecburen! Paneli
- Bu paneli, yeni tanıdığım ama iyi ki tanımışım dediğim eğlenceli bir adam yönetti: Tunç Kılınç. Samimi ses tonu ve doğal esprileriyle bu panelde eğlenmemizi sağladı. Panelistleri için getirdiği hediyeler de birer zeka ürünüydü. Yalnız önündeki dizüstü bilgisayarı bir türlü kullanamaması ortaya komük görüntüler çıkardı. Biri panelden önce bu adama MacBook hakkında kısa bir eğitim vermeliydi diye düşünüyorum. Tamam elması uzaktan hoş duruyor ama insanlar Windows‘a alışmış bir kere Tunç Bey haklı :)
- Özgür Alaz, utangaç bir kişilik gibi görünse de Tunç Kılınç’ın hediye ettiği kırmızı boxerı hiç düşünmeden kotunun üzerine giydi. Konu mecburiyet ve like (beğeni) olunca, ironik sohbetlere maruz kaldık. Panelistlere “mecburen yaptığınız ama yaparken zevk aldığınız şey nedir?” diye soru soruldu. Burcu Tüzün soruya bir cevap bulamayınca Tunç Kılınç “seks diycektin galiba?” diyerek ortamdaki ortalama aile havası gerildi. Burcu Tüzün de “insan mecburen seks yapar mı” gibi bir cevapla karşılık verince Tunç Bey bu muhabbeti yarıda kesmek zorunda kaldı :)
- Bu panelin bana göre orda bulunması çok gerekli olmayan isimlerinden biri Sunumax‘ın sahibi Sadık Kocabaşa‘ydı. Sorulan sorulara saçma cevaplar verdi ve sürekli güldü, ne bileyim, insanlar gözünü dikmiş sizi dinliyor ve siz de alakasız şeyler söyleyip gülüyorsunuz. İlginç.
- Uğur Özmen hoca, eğlenceli bir kişilikti fakat eşi ve çocuklarıyla ilgili konulara girilince izleyiciler konulara Fransız kaldı. Tamam siz birbirinizi tanıyor olabilirsiniz ama biz sizi tanımıyoruz ki.
- Sunipeyk (Kaan Özlüer), hayalimdeki Sunipeyk’in babası gibi bir adam çıktı. Fakat söylemeliyim ki bu panelde en beğendiğim panelist Sunipeyk’di. Ayrıca kendisinin Adanalı olduğunu da öğrenmiş oldum. Kendisini panel çıkışı kocaman bir hepsiburada.com kolisiyle yolunu tutmuş giderken gördüm :) Kısmetli adam…
- Panel bir süre sonra “like mecburen” den çıkıp “spam” paneline dönüştü. Bence şirketlerin cep telefonlarına gönderdiği spam mesajlar konusu biraz abartıldı. İkinci panel tabii ki ilkine göre daha eğlenceliydi.
Ödül Töreni
- Yaklaşık yarım saat kadar geç başlayan ödül töreni, aldığı ismi hak etmeyen bir seyir gösterdi. Ne dereceye girenlerin bir cümle kurmalarına izin verildi ne de blogları hakkında kısa bir bilgi vermelerine. Her kategoride ard arda üç blog ve blog sahibi sayıldı, çıkıp camdan plaketlerini aldılar ve indiler. Hepsi bu.
- Sunucunun arkasında bulunan ekranda en azından dereceye giren blogların adları sıralanabilirdi. Bu sayede biz de sunuculuk yapan bayandan duyduğumuzla yetinmek zorunda kalmazdık. Ben törende bulunan biri olarak, şu anda derece listelerine baktığımda hangisinin birinci olduğunu hatılayamıyorum bile.
- Diyeceğim o ki ödül töreni bana göre çok yetersizdi. Tören bitiminde dereceye girenler direkt olarak hediyelere yönlendirildi. Bir kapanış konuşması dahi yapılmadı. Bu bağlamda “Blog Ödülleri 2010” , “Türkiye’de Sosyal Medya Paneli” olarak isim değiştirse sonuna da küçük bir ödül töreni koyduk deseler daha hoş dururdu.
BÖ!2010’da Kelimeler Benim Blog – “Plaket Bende” Olayı
- Öncelikle gururla söyleyebilirim ki, ben törene birinci olduğuma inanarak gittim. Sonuç itibariyle üçüncüyüm evet, ama bu beni gerçekten ilgilendirmiyor. Nedenine gelince…
- Kişisel Bloglar kategorisi, çok geniş bir blog yelpazesine tekabül ediyor. Blogunu moda, yemek ya da haber gibi kategorilere sığdıramayanlar kişisel kategoriye -haklı olarak- kayıt oluyorlar. Zaten tüm oyların %13‘lük kısmını alarak en çok oy toplayan kategori de kişisel kategoriydi. Bildiğim kadarıyla yaklaşık olarak 559 kişisel blog oylamaya katıldı.
- Ben bu bloglar içinde en iyisine sahip olduğumu kesinlikle iddia etmiyorum. İçlerinde gerçekten ödüllerin en iyisini hak eden, blog dünyasına gerçekten katkı sağlayan ama dereceye giremeyen sağlam bloglar var. Ama ben oylamalar sonucu ilk beş olarak üste çıkan ve ilk 3’e kalan bloglar arasında en iyisi olduğumu düşünüyorum. Bunu küstahlık olarak ya da fazla özgüven olarak kabul etmeyin. Önce size ilk 3’ü sıralı olmak üzere son 5’e kalan blogları sıralayayım:
- http://www.hknkr.com
- http://duslerdenizi.blogspot.com
- http://www.kelimelerbenim.com
- http://www.amsterdamdankartpostallar.com
- http://www.fikirbozan.com
- Şimdi ilk beş açıklandığı günden beri kendime tek rakip olarak birinci olan Hakan Kara‘yı görüyordum. Bu yazımı okursa sakın alınmasın kendisine tek bir sözüm yok. Ben kendi adıma blog ödülleri üzerine eleştirilerimi yapıyorum burda. Kendisini tek rakibim olarak görmemin sebebi, blogunun hoş bir girişe sahip olmasıdır. Girişinde hazır bir flash şablon kullanılmıştır.
- İçeriği gerçekten zengin fakat blog iç tasarımının pek iç açıcı olduğunu söyleyemeyeceğim. Jüri üyelerinin girişteki görselliğe bakıp değerlendirme yapmayacak kadar tecrübeli olduklarını düşündüğümden Hakan’ın blogunun üzerinde oy alacağımı kendisinin de ikinci olacağını düşünmüştüm, dürüstçe söylüyorum.
- En kötü ihtimalle ikinci olurum diye düşünmemin sebebi, Nilay hanıma ait olan Düşler Denizi adlı blogun ta kendisidir (ikinci seçilen blog). Tasarım adına hiçbir çalışma yapılmadığı her halinden belli olan blog fotoğraflarla dolu olduğundan; eğer mevcut olsa “photoblog” kategorisi altında birinci olmasına çok sevinebilirdim. Zaten kendisi önce Hobi Blogları kategorisinden aday olup daha sonra kategorisi değiştirilmiştir.
- Elimde bulunan bir chat loguna (kaydına) göre kişisel bloglar kategorisi birincisi Hakan Kara’nın iCon nickiyle Blog Ödülleri töreninden sonra yaptığı bir konuşma’da “çocuk kendinden çok emindi, bu 3. yani. çok üzüldüm” dediğini gördüm. Ona karşılık hell ve judi nickli arkadaşları “bu çocuk birinci olması gerekirdi” diye bir cevap veriyor. Hakan kardeşim de gülücük koyup, “plaket bende” diyor. Kendisi haklı plaket onda. Daha sonra kendisi jürinin sıralamaya bir etkisi olmadığı yönünde fikrini belirtiyor. Direkt olarak oy sayılarıyla sıralamanın belirlendiğini düşündüğünü söylüyor. Bu bağlamda sanki birinci olduğuna kendisi de inanmıyormuş gibi bir sonuç ortadadır.
- Chat kayıtlarına illegal bir yoldan ulaşmadım. Sadece chat kaydının içinde bulunan site linkime tıklanması ve sitemin trafiğini kontrol etmem sonucu http://ircnet.crypthon.org adresi üzerinden gelen ziyaretçinin içinden geldiği log’u gödüm. Kaydın tam adresini ya da tüm konuşmayı burda yayınlamıyorum. Karşı fikirler çıkarsa bunu yapabilirim.
- Blog Ödülleri’nde ilk beşe girememek beni üzmezdi. Ama ilk beşe girip üçüncü olmak, hak etmediğim bir derece olduğundan (ya da en azından ben öyle düşünüyorum) beni üzdü. Düşündüklerimi dürüstçe buraya yazıyorum. Bu yazının altına yorum yazmayı düşünmüyorsanız eğer, sadece şu soruya cevap olarak isimsiz de olsa bir yorum yazmanızı rica ediyorum: Sizce ikinci olan blog, bu blogdan hangi konuda üstün?
Bir sonraki yazımda -eğer yazmaktan vazgeçmezsem- neden bana karşı böyle bir uygulama yapıldığıyla ilgili mantıksal dayanakları ve savunmama ait delilleri olan fikirlerimi yazacağım. Sizi seviyorum.
benden önce davrandın. : ) Benim adımın geçtiği bölüm, bizim gezegen. ve ne kadar şeffaf bir ortam olduğunu da gördün. ” Elimde bulunan bir chat logu ” lafı biraz ağır oldu sanki; ilgili sitede tüm konuşmalar herkese açık. : ) ve orada yıllardır tanıtığım biriyle bu şekilde konuşmam normal; sana da ve blogumdaki yazımda da zaten 1. liği beklemediğimi söylemiştim. yani yeni bir şey değil. :) tespitlerini kendi yazım içinde kullanacağım. yazın için teşekkürler; beni eleştirdiğin kısımların farkındayım onları düzelteceğim inş. :) Yazılarından alınmadım.. fakat bir öneri: tasarım konusuna kendini çok kaptırdın. bende 800 e yakın yazı var sende 81 yazı var. :) Bu gibi etkenleri de irdele
sitemin tasarımı bana ait değil; arkadaşımın hediyesi.. Girişteki flash’da arkadaşımın düzenlemesi; hazır değil bildiğim kadarıyla ama onu da soracağım. bunu da eklemek istedim. :)
İlk 5’i görünce bende birincilik beklemiştim… BÖ’nün adam olması için daha çok seneler geçmesi gerekiyor gibi gözüküyor..
Merhaba,
Ben kadir, yani üst kısımda ki chat log’larında geçen ” hell ” nick’li kişiyim.
Evet senin ” tasarım ” yönünden daha iyi olduğunu gerek Msn’de , gerek takıldığımız sohbet odasında, gerekse de blog ödüllerinden bir gün sonra hakanla buluştuğumuz da yüzyüze belirttim.
Fakat içerik olarak hakanın kat ve kat daha iyi olduğu aşina.
Ve blog ödüllerinin tasarıma mı, içeriğe mi göre verildiği hakkında herhangi bir fikrim yok ama tasarım için en iyi olmak haksızlıktır bana göre.
Şimdi buraya kadar yazdıklarımı seninde çok iyi bildiğini düşünerek sana sorularım var;
1. Bitmiş, geçmiş sonuçları açıklanmış bir blog ödüllerinde neden hala sindirememiş bir durum içerisindesin.
2. Üst kısımda biz çok kötü bir yorum yapmışız gibi bizim yazdıklarımızı açıklamışsın, biz o sohbet odasında senelerdir sohbet eder , bilmediklerimiz hakkında bilgi edinir; bildiklerimiz hakkında da bilgilendirir yerir gelir bazı konularda tartışırız,yazılanların ” web sayfasında ” da anlık olarak gözüktüğünün farkındayız. Bunun neresi kötü?
Kadirim yazmasan ölürdün dimi. :) Sezer iyi niyetli biri, kötü bir şey düşünerek yazmamıştır. : ) Yazısının bir çok kısmına katılıyorum. Ama eksikliklerini vs. kendi de görüp onaylayacaktır. Yanlış anlaşılma var ise de kusura bakma diyorum sezer.
Öncelikle tebrik ederim. Şu konuda haklısın ikinci olan blog bence de ikinciliği haketmedi, ama Hakan Kara’nın blogu güzel. Ama Hakanla senin blogun arasındaki en önemli fark -bence- samimilik seviyesi. Mesela senin blogunda daha samimi bir hava sezinliyorum. BÖ töreni de gerçekten o kadar kısa sürmemeliydi o zaman, bloglar tanıtılmalıydı ve madem arka planda ekran vardı, kısaca blog gösterilebilirdi.
Sana tekrar hayırlı olsun, darısı bizim başımıza :)
Önemli olan itibar,prestij.O arkadaş 1. olsa da senin şu anda net aleminde popüler olduğun kadar olamaz.Jürilerin de…Neyse ellerinden öpeyim ;)
Tüm yorumlara tek bir yorum içinde cevap vereceğim.
@Hakan;
Merhaba Hakan. Chat logu lafı ağır değil de belki yanlış yerde kullanılmış olabilir, haklısın. Tasarım konusuna kendini çok kaptırdın demişsin. Ve 800’e yakın yazının olduğunu belirtmişsin. Ben zaten okuyucularıma bunu söylemiştim:
İçeriği gerçekten zengin fakat blog iç tasarımının pek iç açıcı olduğunu söyleyemeyeceğim.
Site girişindeki flash hazır Araştır bu konuyu kardeşim. Arkadaşının #4 numaralı yorumuna kızmadım, gerekli cevabı vereceğim. Ve dediğin gibi asla kötü niyetle söylemedim. Ben burda Blog Ödülleri’ni eleştiriyorum. Senin açından tek takıldığım konu “plaket bende” konusu.
@Halis;
BÖ Aslında adam olur ama bunun için gerekli ekip ve ekipmana sahip değiller diye düşünüyorum ben. Kişisel bloguyla yarışmaya katılan biri olarak beni desteklediğinden dolayı sana ayrıca teşekkür ediyorum.
@Kadir;
Merhaba Kadir,
Hakan’ın içerik yönünden kat ve kat iyi olduğu aşina olamaz, aşikar olur belki. Her neyse, dediğine katılıyorum, sadece tasarım ile birinci olmak haksızlık olur. Peki şimdi şöyle birşey var, Hakan’ın blogundaki yazılardan birkaçı:
– Photofunia ” Resimlerini çeşitlendir “
– Youtube’de maçlar canlı yayında
– Ünlülerin Balmumu Heykelleri
– Derin Sözler
– İlginç Gitarlar
– Joomla 1.5.17 Yayında!
– Günün Resimleri – 28
– Günün Resimleri – 29
– Günün Resimleri – 30
– Günün Resimleri – 31 …
İlk önce şunu söylemek istiyorum. Bunlar ve bunlar gibi içerik eklemenin zorluğu nedir? Ya da kişisel bir bloga bunları yazmak ne kadar doğru? Bir bloga ben bunlar gibi 800 içeriği bir haftada eklerim. Bu konuyu Hakan ve benim aramda bir laf kavgasına çevirme. Verdiğim örnek için özür dilerim Hakan ama, içerik konusunda da sayı değil, nitelik önemli bence. Önemli olan çekicin büyüklüğü değil, çaktığı çividir sayın Kadir Bey.
“Bitmiş, geçmiş sonuçları açıklanmış bir blog ödüllerinde neden hala sindirememiş bir durum içerisindesin” demişsin.
Sonuçlar açıklanmadan tepki vermemi mi bekliyordun? Biri sana bir haksızlık yaptığında sen “S**ilmiş **tün davası olmaz deyip susuyor musun? Saçmalama lütfen. Sizin yazdıklarınızı açıklarken çok kötü yorum yaptığınızı değil, benim savunduğum konuyu destekleyici şeyler söylediğinizi vurguladım.
@Metin;
Teşekkürler Metin. Kişisel bir blog zaten bence samimi olmalı.
Hakan sonuçta o içerikleri copy/paste yoluyla eklemiyor, internette biz sörf yaparken hoşumuza giden veya güldüğümüz konuları birbirimize gösterir paylaşırız. Onlardan bir kısmını kendi blogunda paylaşması normal, ayrıca kendi cümleleri ile anlatıyor.
Tasarımına gelince gerçekten çok beğenmiştik, aramızda da konuştuk.
Fakat senin şu konuda ve yorumlarda kurduğun cümlelerden sonra bir önemi kalmadı açıkçası.
Bana çekiç ve çivili bir örnek vermişsin, bir tane de ben söyleyeyim ve bu konuyu burada kapatayım.
” Başkasının yumruğunu yemeyen, kendi yumruğunu balyoz sanarmış. “
Hoşçakal, iyi çalışmalar.
Kadir.
Öncelikle Merhaba, kişisel bloglar ikincisi olarak susmak olmaz herhalde :)
şunu belirtmek isterim ki blogların birbirini tanıması adına yapılan bu yarışmayı bir namus meselesi haline getirmen bana çok komik geldi. Herkes kendisinin birincisidir elbette ama bir yarışmaya katılıyorsan her türlü sonucuna da katlanmak zorundasın, eziklik yapıp ben hepsinden iyiyim demenin anlamı yok bence…
herkes bazı konularda benzer bazı konularda birbirinden üstündür. Jürinin neye göre bir derecenlendirme yaptığı açıktır ki bunu görmemek ve anlamamak için gerçekten üstün bir yetenek gerekir.
Ben sadece 20 Ocaktan beri blog yazıyorum, ve bugün itibariyle 77 tane post girişim mevcut. Her bir post gerek çektiğim fotoğraflar gerekse fotoğraflarıma eklediğim yazılarımdan oluşuyor, tasarımı evet hazır şablondan oluşuyor ama sonuç ben ikinciyim sen ise üçüncü…
Elinden emziği alınmış çocuk gibi davranmayı ve insanları, emeklerini karalamayı bırakıp sen de işine bak derim ben…
şimdi Hakan bu yazdıklarımı görünce şaşıracaktır, kendisiyle blog ödüllerinde tanışma ve sohbet etme fırsatım oldu, bu kız nasıl böyle şeyler yazıyor oysa ne kadar sakin biriydi diyebilir ama kusura bakma arkadaşın çıkışı beni çıldırttı…
dediğim gibi herkes kendi işine baksın, küçümsediğin blogumu tüm yazılarıyla incelemeni sonra da kendi kurduğun cümlelerle kıyaslamanı isterim…
Umarım bundan sonra yarışmalara katılmadan önce bir kez daha düşünürsün, sonucu kaldıracak gücün yoksa ne gir kendini üz, ne de yazdığın yorumlarla insanları…
son birşey benim hakkımda yazdığın aslında hobi bloglarına başvurdu da onu kişisele aldılar bilgisini nereden elde ettiğini çok merak ettim, düzenleyicilerden birimisin yoksa???
insanları yalan yanlış bilgilerle doldurma ben KİŞİSEL kategoriye başvurdum ilk başvurumu yaparken ve sen istesen de istemesende beğensen de beğenmesende KİŞİSEL BLOG KATEGORİSİ 2. Sİ OLDUM…
Sonuçta ben seni geçtim diyorsun tamam, bunu zaten biliyoruz. Hakan’a söylemişsin ilk önce Hobi’den katıldığını.
Bkz.”hobi de katılmış ilk önce sonra ekip kişisele almış”
Ben uydurmadım yani. Düzenleyicilerden biri de değilim. Öyle olsam üçüncü olmazdım hanfendi.
“Jürinin neye göre bir derecenlendirme yaptığı açıktır ki bunu görmemek ve anlamamak için gerçekten üstün bir yetenek gerekir” demişsiniz. Ben üstün yetenekliyim o zaman. Neye göre derecelendirme yaptığını siz bana söyleyin. Cevabınızı bekliyorum.
Hakan sonuçta o içerikleri copy/paste yoluyla eklemiyor demişsin Kadir.O zaman 10 Parmak programını başarıyla uygulayan 5 yaşındaki çocuk da 1 haftada olmasa da otururdu bilgisayarın başına 1 ayda yazardı o kadar yazıyı.Sonra gelirdi burda “plaket bende” deyip kendini avuturdu.
“Oyun bitince, şah da piyon da aynı kutuya konur” ;)
Konu da öyle değil böyle kapatılır.
İyi günler..
tekrardan merhaba hakan beni yanlış anlamış ben kendimden bahsetmedim hobi bloglarının hem 2. hem de 3. sü benim arkadaşlarım onlar kişisel bloglarda katılmışlardı yarışmaya fakat onları hobiye taşımışlar, hobi de hep fotoğraflar blogları vardı ben de beni niye acaba kişiselde bırakmışlar dedim.. buradan da anlaşılacağı üzere ben kişisele başvurdum… dediğim gibi bu tamamen hakanın yanlış anlamasından kaynaklanan bir bilgi ozaman…
Şu durumda Sezer’den özür dilemelisiniz Nilay Hanım.
Hayır, özüre falan gerek yok Çağrı.
Bakın Nilay hanım, gerçekten ben bu yazıyı birşeyleri sindiremediğimden yazmadım. Beni daha olumlu düşünerek anlamaya çalışın. Sizin sitenizi asla kötülemiyorum. Ya da sizin şahsınıza söylediğim hiçbir kötü söz yok. Sizden rica ediyorum, lütfen söyler misiniz, siz jüri olsaydınız sizin blogunuza mı oy verirdiniz, benimkine mi? Sonuçta ikinci olan sizsiniz, gönülden tebrik ederim. Sizinle hiçbir alıp veremediğim yok, ama bana hak verin lütfen. Ben burda hakkımın yenildiğini -ki bunun sizinle hiç ilgisi yok- düşünerek savunmamı yapıyorum. Sizden son bir yorum bekliyorum sorduğum soruya istinaden. Ve konuyu kapatalım lütfen.
kendime verirdim :)
dediğiniz gibi konuyu kapatalım, benim tek üzüldüğüm herkes birbirinin emeğine saygı göstermeli…
önümüzdeki dönemdeki tüm çalışmalarınızda başarılar dilerim..
Konu yoruma kapatılmıştır.
Daha net ve içerik olarak daha geniş bir anlatım bence.
Bence ikinci olan blog yazısı içerik olarak daha kapsamlı anlatılmış.