İçinde bulunduğumuz simülasyonda sürekli bir şeyler oluyor ve dünya değişiyor. Yazı icat ediliyor ve insanlığa bir güncelleme geliyor. Matbaa bulunuyor, insanlık bilgi birikimini kağıtlara depolamaya, dolayısıyla da geçmişte edindiği tecrübeleri kaydetmeye başlıyor. Bunun gibi insanlık güncellemelerinden sonuncusunun adı internet. Türkiye’de okullara ve evlere bilgisayarların yeni yeni girmeye başladığı, modemlerden garip seslerin çıktığı ve cep telefonlarının sadece sesli arama yapabildiği dönemden beri internetle haşır neşirim.
İnternet, hala toplumun tamamı tarafından ne olduğu anlaşılmış bir kavram değil. Tam olarak ne olduğu bilinmeden milyarlarca insan tarafından kullanılması bir bakıma garip bile denebilir. “Ben bu internete para veriyorum” diye bir kavram var mesela. Bu anlayışa göre internet bir eğlence aracıdır ve internete erişim sağlayabiliyor olmak, onun size sunacağı her imkana ücretsiz ulaşmanıza yeterli sebeptir. İnternet üzerinden sağlanan ve elle tutulamayan herhangi bir “şeye” para ödemek anlamsızdır. Oyuna, programa para verilmez. Kimse WinRar’ın paralı sürümünü kullanmaz. Torrent varken filme para vermenin hiçbir mantığı yoktur. Bu saçmalıkları art arda sıralayınca içinizden “tabii ki öyle değil” diyor olabilirsiniz fakat gelin itiraf edelim, hepimiz bu cümlelerden en az birini hayatımızın bir döneminde aklımızdan geçirdik.
Yıllar önce, Symbian işletim sistemli Nokia cep telefonuma Whatsapp yüklediğimde tanıdığım hiçbir insan Whatsapp kullanmıyordu. Çok değil, 2014 yılında iş arkadaşlarıma iletmem gereken duyurular için her defasında toplu SMS göndermeye çalışıyor ve herkesin Whatsapp kullandığı bir dünya hayal ediyordum. Hayalim gerçek oldu ve bugün o dünyanın içindeyiz. Dahil olmak zorunda olduğumuz ve bizi bu uygulamaya mahkum eden gruplar da bu dünyanın karanlık yüzü. “Çift tik” ve “görüldü atmak” ve kavramları yüzyıllardır hayatımızdaymış gibi davranıyoruz ve son günlerde gündemimizi “Whatsapp’ın kullanım koşullarını değiştirmesi ve veri gizliliği” tartışması meşgul ediyor.
Telegram’ı bir açıyorum, yüz kişi Telegram’a katıldı yazıyor. Vay be, dahiyane bir çözüm. Telegram’a katılanlara Whatsapp’tan yazıyorum, oradan da cevap geliyor. Instagram hikayesine, üzerinde “Whatsapp’tan Telegram’a yaşanan büyük göç” yazan komik görsel koyan adam, bu yaptığında bir çelişki göremiyor. Diyeceksiniz ki insanlar haksız mı? Hayır, haksız değiller fakat neden haklı olduklarını hala bilmiyorlar.
Eğer tüm bu eylemler bilinçli olarak yapılsaydı kesinlikle saygı duyar ve çözümün bir parçası olmak için en azından alternatifleri araştırıp çevremle paylaşmak için çaba sarf ederdim fakat biliyorum ki bu toplu hareket sadece sürü psikolojisinin bir sonucu. Birkaç gün sonra herkes konuyu unutup Whatsapp’tan hayırlı cumalar mesajı göndermeye devam edecek. Çünkü Whatsapp kendisini vazgeçilmez kılmayı bir şekilde başardı. Ne şekilde başardığını izah edeyim:
Bir uygulama var, milyarlarca insan kullanıyor, var olduğu sürece tek bir reklam göstermiyor, kesintisiz ve mükemmel olarak çalışıyor, sağladığı iletişim imkanları sürekli gelişiyor, birileri bu uygulamanın sahibi olmak için 16 milyar dolardan fazla para ödüyor ama bu uygulama senden yıllarca tek kuruş para istemiyor. Burada ürünün “sen” olduğunu anlaman için karşına “verilerini alıp işleyeceğiz haberin olsun” diye bir pencere çıkmasına gerek duyuyor muydun gerçekten? Biliyorduk ama en azından açıkça söylemiyorlardı diyorsan da senin açından ne değiştiğini düşünüyorsun ki? Ben söyleyeyim: hiçbir şey.
Bu hayatta hiçbir şey “bedava” değildir. Bedava zannettiklerimiz, bizi asıl ürün haline getirenlerdir. Baklava izdihamında yediğin bir dilim baklavanın parasını vermemiş olman, izdihamın bir parçası olarak baklavanın bedelini fazlasıyla ödediğin gerçeğini değiştirmez. Tıpkı Whatsapp’ın yeni kullanıcı sözleşmesini kabul etmemiş olmanın, o sözleşmenin yıllardır tek taraflı olarak uygulandığı ve senin bu durum karşısında hiçbir kanıt sunamayacağın gerçeğini değiştirmediği gibi.
Konu aslında Whatsapp veya Telegram değil. Güzel kardeşim, bir kere cebindeki telefon senin değil. Fiziksel olarak senin olabilir fakat içinde canavar gibi çalışan o yazılım ya Google’ın ya Apple’ın kontrolünde. Takip edilmediğinden, özel hayatının gizliliğinden emin olmak istiyorsan önce o cep telefonundan vazgeçmen gerekiyor. Vazgeçemem diyorsan bu gerçekle yaşamayı öğrenmekten başka çaren yok. Bu kadar tatava yaptıktan sonra çözüm önerimi öğrenmek ister misiniz?
Sadece sizde kalmasını istediğiniz hiçbir veriyi (bu yazı, fotoğraf veya video olabilir) bu tür ücretsiz uygulamalar aracılığıyla karşı tarafa göndermeyin. Şifreleme programları kullanın ve önemli konuları yüz yüze konuşmaya çalışın. En önemlisi de bir mal veya hizmetin gerçekten bedava olabileceği fikrinden bir an önce kurtulun. Çünkü bedava kocaman bir yalandır.
Ağzına sağlık kanka
Blog yazısının üzerinde bir şeydi okuduğum. Zırva olmayanlarından bir TED konuşması tadındaydı. Kendi sloganını var eden, keyifli bir yazı. İçerik konusunda ekleyebileceğim tek sözüm yok. O yüzden yazıyı övmekle yetiniyorum :)
Bu yazıyı İnstadan ve feysten şu şekilde paylaştım; “Sezer ile Birlikte” “Bayburtta” “Osmanlı Kahvecisinde filtre kahve içiyor” olarak paylaştım. Whatsapp geçenlerde bir pencere çıkardı okumadan “Tamam” a basıp geçtim. Bununla ilgili bi sorum olacaktı Tamam’a bastıktan sonra ameriga pentagondan Waassap üzerinden beni takip eder mi? Şaka bi yana güzel bir yazı olmuş kalemine sağlık :)
“Whatsapp’tan Telegram’a yaşanan büyük göç” yazan komik görsel koyan adam, bu yaptığında bir çelişki göremiyor.” Tekrar tekrar okuyup, güldüm bu cümleyi. Ağlanacak halimize gülmek de sanırım böyle bir şey zaten.Ne güzel anlatmışsıniz. Keşke daha sık yazsanız:)
Ben de böyle düşünmüştüm. 😂
Boşuna yaygara kopartıldı. Uygulamayı silsen bile facebook zaten don rengine kadar biliyor. Altı üstü hedefli reklam sunacaklar insanlar neyin tribinde yahu :D
Bedava olan hiçbir şeye güvenilmez. Gün gelir böyle zokayı yuttururlar.
Üst üste yazı yazman duygulandırdı. Devamını bekleriz.
Akıllı telefon yokken bile telefon kullanımıyla ilgili fikrim kullanmamak üzerineydi. Ve yine uzun zamandır bende istemeye istemeye akıllı telefon kullanıyorum. Getirisi olduğu gibi (sunduğu kolaylıklar gelişmiş kullanıcı ol ya da olma) götürüsü de oluyor. Takip edilmekten %100 kaçmak neredeyse imkansız. Bütün tanıdıklarını özel bir yere taşımak zor ve çok maliyetli olacaktır. En basiti çok kolayca banka işlerini fatura ödeme işlerini vs. uygulama üzerinden yapıyoruz nasıl kaldırıp atalım ki? Hele ki şu salgın döneminde mesafeli olmak gerekirken…
Geriye tek bir yol kalıyor o da bilinçli kullanmak ve bilinçli tüketmek(her şeyi kastediyorum). Neredeyse sosyal medya kullanmıyorum kullandıklarımla da çok aktif değilim. Bütün takibi olabildiğince en düşüğe alıp güvenliği olabildiğince en yükseğe almak yapılacak en mantıklı şey olacaktır. Gereksiz uygulamalardan arınmak ne istediğinden emin olmak önemli konuları ortalık malı olan uygulamalardan yapmamaya özen göstermek…
Şu an ki dijital dünyada tek sorunumuz telefon değil bilgisayarla sıkı fıkıysanız bilgisayar içinde olabildiğince güvenliğe sahip olmamız gerekli. Bu da antivirüs satın almakla olan bir şey değil bilgiyle olur siber güvenlik bilgisine sahip olmak şart. Belki bu seçenek her yaşa uygun olmayacak ama istedikten sonra öğrenme gayreti içinde olduktan sonra orta yaşlılar bile öğrenebilir…
Teknolojinin ilerlemesiyle tüm bu bahsettiklerimi kolayca yapabiliriz fakat bunun için bu imkanlara sahip olabileceğimizin farkında olmak ve bunu öğrenmeyi istemek gerekiyor. (Kaldı 39 :D baskı yapıyormuşum gibi de olmasın da :D Hedeflere ekleyelim 2/42 :D Kitap içinde 0.25/3 yazalım kitaba başlamışsındır sanırım :D)
Noktasından virgülüne katılıyorum bu yazının. Yine çok güzel olmuş, eline sağlık
bu konu hakkında görüşlerine saygı duyuyorum ama bu internet medyası sonsuza kadar bu şekilde devam edecektir. Biz insanlar ne kadarda hayatımızı kolaylaşırıyor desekte aslında kendimizden birşeyler verdeğimizin farkında bile değiliz bu üzücü doğrusu yazdıkların her ne kadarda insanlar tarafından yanlış algılansada doğru olan bu
Sosyal ikilem adlı bir filmi izlemiştim. Aslında daha çok belgesel tadındaydı. Yazdıklarını okuyunca filmi tekrar anımsadım. İzlemediysen mutlaka izlemeni öneririm.
90 larda İnternet kafelerde half-life, counter strike oynayarak yetiştiğimiz için aslında dediğin gibi İnternet denilen şeyle de ilk tanışan, tam anlamıyla kullanan ilk nesil olduk. Bu düşünce bana hep garip gelmiştir. Bir çağ atlıyor ve biz o sıçramanın tam ortasındayız.
Web tasarım işlerine biraz merak salınca da internetin aslında yüzeysel olarak bir çok insan için ifade ettiğinden çok daha fazlası olduğunu anladık. Sen de gayet iyi biliyorsun bunu.
Hatırlarsın mutlaka Facebook ilk yaygınlaşmaya başladı dönemde 0.facebook adresiyle ücretsiz hizmet veriyordu. Ancak bunun tam bir pazarlama tekniği olduğunu bugün Facebook un geldiği konuma bakarak anlayabiliriz.
Güzel ve farkındalık yaratan bir yazıydı. Kalemine sağlık.
Para yerine emek verildiği için her iş ya parayla ya da emekle kendi değerini buluyor.