Harika bir kısa film: Le Miroir

Doğam gereği uzun zamanımı alan şeylerden çabuk sıkılan bir insanım. Okumayı çok seviyor olmama rağmen doğru düzgün kitap okuyamam mesela. Bin tane tek sayfalık hikaye verseler bana, kısa zamanda okurum. Ama beş yüz sayfalık bir kitap yıllarca bitmeyecekmiş gibi görünür gözüme. Seri filmlere karşı da bunun gibi bir ön yargım var. Yüzüklerin efendisi mesela. En baştan başlamak ölüm gelir. İzleyemem ben bu filmi. Biliyorum, bu uzun film ve kitaplara bir başlayabilsem belki de çok hoşuma gidecek ama olmuyor işte. Her neyse, uzun şeylerden arkama bakmadan kaçarken karşıma harika bir kısa film çıktı: Le Miroir, yani Fransızca “Ayna”.

Le Miroir, bir adamın çocukluğundan ihtiyarlığına kadar olan hikayesini size bir aynanın karşısında anlatıyor. Işık yanar ve kahramanımızın hikayesi başlar; ta ki ışık sönene kadar. Film, sonundaki jenerik kısmını saymazsak dört buçuk dakika sürüyor. Bitince, koskoca bir hayat hikayesinin bile kısacık bir zamana sığdırılabildiğini fark ediyorsunuz. Bu da bir hayranlık duygusu uyandırıyor insanın içinde.

Bu işlere meraklı biriyseniz, hikayenin güzelliğinin yanında, bu filmin ayna karşısında nasıl böyle kusursuzca çekildiğini merak edebilirsiniz, benim gibi. O halde filmi izledikten sonra bir de bunu izleyin: Le Miroir – Kamera Arkası

Bu yazıyı paylaşmak istersin diye buraya renkli düğmeler koydum
blank
Blog Yazarı
Sezer İltekin
Bu konuyla ilgili bir fikriniz var mı?

3 Yorum
  • Önce filmi izleyip sonra yazıyı okudum. Açıkçası filmi izlerken ben de senin gibi çekime takılmadım değil. Bu yüzden alttaki linki de yorumumu bitirdikten sonra ziyaret edicem.

    Ben kısa filmleri çok seviyorum bilmiyorum belki de kısa oldugundandır :) O hastalık dediğin şey bende de var çünkü. Bir kitaba başlayayım diyorum yok abi tıkanıp kalıyorum. :)

    Eh madem sen de seviyorsun bir kaç tane kısa film de ben önereyim sana.

    -destiny animasyon filmi
    -doodlebug – Christoper Nolan’ın kısa filmlerinden biri.
    -room 8 – Bu da en son izlediklerim arasında.