Lâf Salatası – Mayıs 2011

Geçenlerde yolum bir okula düştü. Çocuklar sergi yapmışlar Turizm Haftası için, efendim ülkemizin tarihi güzelliklerini falan resmetmişler bir güzel. Orada gözüm bir esere takıldı. Bir kız kulesi çizmiş arkadaş, üzerine de “Turizm bacasız fabrikadır” yazmış. İlk okunuşta gayet normal gibi bir havası var ama şöyle masaya yatırıp incelerseniz ne kadar sinsi bir cümle olduğunu siz de anlayacaksınız. “Uluslararası ilişkiler, dünya barışı falan hiç umrumuzda değil, cebinizdeki parayı şöyle bırakın ve lütfen ülkemizden gidin” cümlesinin özet geçilmiş hali bu resmen. Bu arada turizm bacasız fabrikaysa turistler ne oluyor?
blank
Yabancı dil kullanımına –amaç yalnızca dili kullanmak olduğu sürece–  hiç karşı çıkmadım. İngilizce’nin dilimiz üzerindeki yoğun hakimiyetinin de farkındayım fakat zaten halihazırda binlerce Arapça ve Farsça kelimemiz varken üç-beş İngilizce kelimenin de dilimize dahil olması çok rahatsız etmiyor beni. Gelin görün ki ingilizce kelimelerin bizim dilimize haiz olan yumuşama – sertleşme gibi dil kurallarına maruz kalmasından çok rahatsız olmaktayım. Bir örnekle açıklamama izin verin: “Merhaba Sezer, Feysbuğa girsene”, “giremem dostum bloğa yazı yazıyorum”. Gördüğünüz gibi Facebook kelimesi yumuşamaya uğradığında kulağa hayvan adı gibi geliyor: feysbuğa, kurbağa, kaplumbağa… Ayrıca bloğa nedir? Tamam bloğa okuyun da okuduğunuz gibi yazmayın şunu. Tam şu anda deprem oldu. Merkez üssü Kütahyaymış. Yazıyı burda bıraktım.
blank
Kaplumbağa falan deyince aklıma geldi, çocukken en çok sevdiğim çizgi filmlerden biri Ninja Kaplumbağalardı. Bilirsiniz işte dört tane mutasyona uğramış kaplumbağa var, bunlar nasıl olmuşsa ninja olmuşlar efendime söyleyeyim isimleri de Rafael, Donatello, Leonardo, Michelangelo arkadaşların. Diğer çizgi filmlerde kahramanlara tom, jerry, tweety, mickey mouse falan pratik isimler vermişler. Ninja kaplumbağalara bakınca uzun uzun isimler. Çocuk kafası anlamıyorsun işte bunların isimleri neden böyle izleyip duruyoruz. Sonradan öğrendim bunlar sanat tarihinin kodamanlarıymış. Elemanlar da onları yad etmek için bu isimleri kullanmışlar. Sonra düşündüm, ulan ninja kaplumbağaları biz bulmuş olsaydık ve aynı kafayla isim vermiş olsaydık Yunus Emre, Karacoğlan, Dadaloğlu falan koyacakmışız demek ki. Pizza da bize ters, düşünsenize: “hey Dadaloğlu neden kavurmalı pide yemiyoruz dostum?”
blank
Geçenlerde televizyon dinlerken duydum (evet izlemiyordum arkam dönüktü) bir grup bayan bir yere toplanıp kadın cinayetlerini protesto ediyormuş. Arkadaş, tamam kadın cinayetlerini protesto edin ama erkek cinayetlerine de bir değinseydiniz… Cinayet tabii ki aşağılık bir eylem, ha bana sorarsanız protestoyla falan da olacak iş değil ama illa protesto edilecekse tümden protesto edilsin. Yoksa erkek cinayetlerinde bir sorun yok mesajı alıyorum ben.
Öte yandan: Etrafınızda kolonyaya kolon yağı diyen varsa lütfen dövün.
blank
Bir tespitim daha var ki akıllara zarar. İşim gereği günde yüz bin tane imza görüyorum. Her meslekten insanın imzasını görüyorum desem yalan olmaz. Bir nokta yakaladım bu imza konusunda. Bakıyorum da fakir insanların imzası küçük oluyor genelde. Adam ne kadar zenginse imzası da o kadar büyük oluyor. Dünyaya bak. İmzalar bile eşit değil. Siz de tanıdığınız insanlara imza attırın. Aradaki farkı göreceksiniz.
Son olarak söylemek istediğim bir şey var ki, insanın bir simite 3 lira para verip aynı zamanda kendi servisini kendisi yaptığı tek yer Türkiye’dir. Simit Dünyası ya da Simit Sarayı; bunlardan bahsediyorum evet. Kelimeler benim.
Bu yazıyı paylaşmak istersin diye buraya renkli düğmeler koydum
blank
Blog Yazarı
Sezer İltekin
Bu konuyla ilgili bir fikriniz var mı?

13 Yorum
  • Gene çok beğendim :* İmza olayını ben de farkettim, herkesin öyle değildir elbet ama çok alakalı bir durum. Ben ne zenginim ne fakir, imzam da öyle… ;)

  • Yazınız için teşekkürler. Şu konuya değinmek istiyorum, demişsiniz ki üç beş tane İngilizce kelimenin Türkçe’miz de yer alması sorun değil diye. Üç ve beş tane ile sınırlı olsa gam yemez insan ama gerçekten bu zaman da ki gençler tamamen cılkını çıkartmış durumdalar. Emocu gençlik diye tabir edilen kapasiteleri ve İQ seviyeleri bir hayli düşük kişi yada kişiler tamamen Türkçe’mizi katlediyorlar ve herkeste bu durumdan memnunmuş gibi ses çıkartmıyorlar. Ben her zaman için bu tür olaylara tepkiliyimdir ve tepkimi de yüzlerine vura vura belirtiyorum. Herkesten de aynı duyarlılığı bekliyorum. Ayrıca ninja kaplumbağalar için vermiş olduğunuz Türk isimleri de gerçekten komiğime gitti :))

  • Yazınız için teşekkürler. Şu konuya değinmek istiyorum, demişsiniz ki üç beş tane İngilizce kelimenin Türkçemizde yer alması sorun değil.Üç beş tane ile sınırlı olsa gam yemez insan ama gerçekten zamane gençleri tamamen cılkını çıkartmış durumdalar. Emocu gençlik diye tabir edilen kapasiteleri ve İQ seviyeleri bir hayli düşük kişi yada kişiler tamamen Türkçe’mizi katlediyorlar ve herkes de bu durumdan memnunmuş gibi ses çıkartmıyor. Ben her zaman için bu tür olaylara tepkiliyim ve tepkimi de yüzlerine vura vura belirtiyorum. Herkesten de aynı duyarlılığı bekliyorum. Ayrıca Ninja Kaplumbağalar için vermiş olduğunuz Türkçe isimleri de gerçekten komik buldum.
    Böyle kötü bir yazıyı ancak bu kadar düzeltebildim.Sayın arkadaşımız türkçeye en az kendisi kadar özen gösterdiğimizin farkına varır umarım.Sevgiler…

  • Zenginlik ile İmza doğru orantılıdır :) Bakın Türk Lirasının arkasındaki Merkez Bankasının imzasına :)

  • ” Öte yandan: Etrafınızda kolonyaya kolon yağı diyen varsa lütfen dövün. “

    Gerçekten güzel bir yazı olmuş

  • tebrik ederim, çok güzel bir yazı olmuş. yorumlarınızı, düşüncelerinizi gerçekten çok beğendim.

  • Valla hocam blogunuzu karşıma daha önce çıkarmadığı için GOOGLE’a bile bir hayli kızgınım.Ne kadar keyif alarak okuyorum anlatamam.Aklınıza yüreğinize ve klavyenize sağlık.Ayrıca imza olayına kesinlikle katılıyorum…