Şubat’ın olmuş yirmisi. Değişmek çok zor. 34 yaşındayım. Hiç ne oldum demedim, ne olacağım dedim. Sonra fark ettim ki ne olacağım derken hiçbir şey olamamışım. Hikayenin başında bir şeyler güzel gidiyordu ya da başka bir hikaye okumadığımdan bana güzel geliyordu. Sonra gerçekten kötü bir şey oldu. O kötü şeyden sonra da hep iyi şeyler oldu. Kapkara uzayda misket gibi parlayan bu mavi gezegenin ortasındaki çölün kenarında, bana uygun görülen hayatı yaşıyorum. Az yukarıdaki yeşilliğin içinden geldim. Dünyadaki 730 günümü, karım ve çocuğumunkini de yanında vermek şartıyla güzel bir fiyata sattım.
Biliyor musunuz hayattaki en büyük hayalim bir ağacımın olması. Evet, bildiğin ağaç. Sabahları uyanıp, bir apartman merdiveni ya da bir asansörle muhatap olmadan, çapaklı gözlerim daha açılmamışken ve geceden kalma diş macunlu tükürüğün kuruyarak ağzımın kenarında bıraktığı o beyaz leke yerinde duruyorken, çıplak ayakla çimenlere basıp o ağaca bakmak istiyorum.
O ağaca bakmanın bir bedeli var. Gidip herhangi bir ağaca, sen benim ağacımsın demek yasak. Önce ağacın altındaki toprağı satın alman lazım. Hadi toprağı aldın, üstüne duvar örmek de yasak. Yani toprak senin de olsa öyle toprağın üstünde bedavadan uyanmak yok. Gidip bir merdivenden inecek ya da bir asansöre bineceksin. Sonra arabana binip, satın aldığın toprağına gelip, ziyaret saatleri içinde ağacını görebilirsin. Gerçi birilerinin neden seçtiğini bilmediği ve neden seçildiğini de bilmeyen bir adam, neden verdiğini bilmediği bir izin verdiğinde, bir süreliğine duvar örebiliyormuşsun. O süreyi iyi değerlendirmek lazım.
Ben, kendini gerçekleştiren bir kehanet gibiyim. Sen busun dedikleri için buyum. Ben buyum diyemediğim için hiç kendim olamadım. Elma ağacındaki armudum ben. En azından bir ağaçta olduğum için şükür mü etmeliyim yoksa beni bu ağaca aşılayan şartlara küfür mü etmeliyim? Tamam biliyorum, ağaçtan düşmüş bir elmaya göre şanslıyım ama ne yapayım? Bir armut olarak kendi ağacındaki armuda özeniyorum. Hiç armut olamadan kargaların yediği o tomurcuğa sorsan, ağaç fark etmez derdi kesin. Ama bu ağaçta on iki sene oldu. Artık ben armudum demenin zamanı gelmedi mi? Ağaçtan düşmekten korkmadan, hatta bile isteye ağaçtan atlayarak, armudum ulan ben, bu ağaca ait değilim diye bağırmaktan neden bu kadar korkuyorum?
En kötü ihtimalle, bir armut ağacı olurum.
Çoğumuz o elma ağacındaki armutuz. Hatta ve hatta elma ağacında armut olmayı bekleyen yerdeki ezik, çürük armutta olanımız çok.
Senin duyguların ile benimki çok benzer. Seni çok iyi anlıyorum. Sırf o armut ağacındaki armut olmak için onun hayali ile bir şeyler çabalıyoruz. Bir gün armut ağacında olursam ulan elma ağacı daha iyiymiş keşke gitmeseydim veya elma ağacınında artı yönleri var gitmesem ki gitsem mi diye ikilemde kalmamak için bunca senedir, bu yaşa kadar hep o ağacın dibinde bekleyen armut oldum. Bazen yerdeki elma, bazen portakal ne dersen. Ama şunu gördüm zaman geçiyor. Bizler için para herkes gibi önemli olsada paradan bir sıra önde olan şey ise o armut ağacında olmak.
Kardeşim inşallah o istediğin hayata geçersin. Önce bizim mükemmeliyetçiliğimizi ve detaycılığımızı kırmamız sonra o yönde ilerlememiz lazım. İlerlemeye başladığını da görüyorum. 34 yaşımıza kadar geldik diyoruz ama önümüzde daha bu kadar veya daha fazlası olduğunu ve iş hayatının, normal hayatının çok daha fazlası burada olacağından karar almak her zaman kolay olacaktır.
Sırf bende armut ağacına geçersem maaşım düşük kalma ihtimali var diye uzun vadeli taksitlere bile girmiyorum.
Amaç nedir ? Kızıl elmaya ulaşmak, armut ağacında armut olmak, altın kafesten uçmak.
Allah şansını, bahtını açık etsin.
Ben de o elma ağacındaki armuttum bir vakit. “Ben armutum!” Diye çok bağırdım, söylendim. Bir şekilde karşılığını almaya başladım. Elma ağacından kurtulup armut ağacına kavuştum. Yakında o armut ağacına bakan bir evim olacak. Artık o dedemin armutu da benim armut ağacım olacak. Dalına da bir karga konduracağım :) Her sabah uyandığımda o ağaca bakıp teşekkür edeceğim. Bunun için ömrümüzün beş senesini ve pek çok şeyi de yanında vermiş olacağız ama yine de değer gibi. Sonrasında o toprak, o ağaç ve o dört duvar bizim olacak. Bir sabah beraber de o ağaca bakıp altında masalar kuracağız. Güzel günlere bakacağız. senin de bir ağacın olduğu günleri konuşacağız. Hatta belki kalkıp bir ağaç dikeceğiz. Umutsuzluk yok 🤍
Birçok şey için konuşsan da, ben en yakıștırdığım konu için konuşacağım: istifa edeceksen et artık :) :) pişman olursan 1 yıl içinde geri dönebilirsin.
Ayrıca kesinlikle bahçeli müstakil ev benim de hayalim🙃🙃
Kafalar ziyadesiyle karışık. Ne demiş ünlü bir düşünür. “Sonunu düşünen kahraman olamaz..” Tez vakitte armut olduğunu haykırabilmen dileğiyle. Bazen ne olacaksa olsun ulan demek en iyisidir.
Vay her zaman ki gibi sisteme verip veriştiriyoruz eyvallah :D Milyonlarca elmanın yanında armut olduğunu biliyorsan ve armut olduğunu unutup elmaya dönüşmüyorsan eninde sonunda ya armut ağacı olursun ya da etrafındaki elmalar yavaşça armuta dönüşür.
Ne diyelim armut kalmamız dileğiyle…
-Garson 2 elma 1 armut, armut paket olsun.
Bende o elma ağacındaki armudum ve aslında böyle olmak bana çok daha güzel geliyor. Belki etraftan bakan herkes benim de sıradan bir elma olduğumu görüyordur oysa ben bir armudum. Beni fark edememelerinin tek sebebi sesimi çıkarmıyor olmam. Evet bende hiç bir zaman ben buyum diyemedim aksine daha çok saklandım o elmaların arasına ama ben biliyorum ya işte. Ben de o elma ağacındaki armudum, benim bilmem yetmez mi?
5-6 yaşlarımda evimizin çatısına çıkarak uzakta görünen elma ağacını izlerdim hep mutkuluk orda huzur orda düşünürdüm. Bende elma olmak istediyimi duşunurdum bugun elma ağacına varmışım şimdide uzakdan armut ağacını izliyorum hatırlıyorum anılar daha guzel daha renkli. Ama merak ettigim bazi armutlar elma agacinda oyle duruyorlar hic bir shey umurlarinda bile degil onlar ruhsuz armutlarmi aceba diye dushunuyorum?
Elma ağacında armut olma hissi beni boşluğa itti .Yazı için teşekkür ederim.