Lâf Salatası – Mart 2011

İnsanların, kendilerini doğdukları topraklarla özdeşleştirmesi zaten yeterince saçmayken, ülkemizde bir de şehrinin plaka koduyla gurur duyanlar var. Farz-ı misal Adanalılar; “01” koduyla gurur duyuyorlar. Adananın alfabetik kaderini kendileri için sebebini bilmedikleri bir gurur kaynağı haline dönüştürüyor olmaları oldukça ilginç. Adanalıları anlamaya çalışıyorum, birinci sırada oldukları için seviniyor olabilirler, peki ya Trabzonlu kardeşlerim? Onlar 61’e nasıl bir anlam yüklemiş olabilir? Eskişehir’in 26‘sı, Ankaranın 06‘sı sayısal değerlerinin dışına ne kadar çıkabilir ki? Bu arada bir de 35 ½ var ki sormayın gitsin. Otuzbeş buçuk Karşıyaka. Yok artık. Ya hu biz tam sayılarla uğraşamazken bir de buçukları mı çıktı? Bu arada Hatay’a selamlar. 31 buçuk.
blank
Yıllardır duyarız sağdan soldan “insan aslında beyninin yüzde 10’unu kullanıyormuş” diye. Bu cümleyi de o %10’luk kapasiteyle kuruyoruz hani. Madem bu kapasiteyle beynimizin %10’unu kullandığımızı keşfettik, hesapta bir yanlışlık var demektir. Makina (beyin) onda bir randımanla çalışıyorsa bulduğumuz sonuç da 10’la çarpılmalıdır. Bu durumda kapasite %100 eder. Bence biz kapasiteyi bazen aşıyoruz bile. Yapmayın etmeyin sınırları dinamitleyin. En azından %50 olsun? Yetmez ama evet.

blank

Peki taksit yapmaktan gurur duymak nedir? Bir ürün satılıyor, beş değil, on değil tam 24 ay taksitle! Bu taksit sayısı ne kadar çok olursa duyulan gurur da o kadar artıyor. Tamam da kardeşim biz de esnaflık yaptık, sen bana yüz taksit de yapsan bin taksit de yapsan ürünün tam parasını banka ay sonunda senin hesabına yatırıyor. O zaman ne bu taksit artistliği? Hem peşin almak en iyisidir. Sıkıntı çekeceksen de bir anda çekersin arkadaş. Bir bilgisayar aldım geçen yaz, her ay öde öde bitmiyor. Artık her ay kendi malıma kira ödüyormuş gibi oldum.

blankÜlkemizde bir reklam yapılacağı zaman pazarlanan ürünün ya da hizmetin eksik yönleri hep gizlenir. Kalitesizlik ucuzlukla gizlenir mesela. “Farkı fiyatı”, “çok alın az ödeyin” gibi. Yüksek fiyat da tam tersi kalite adı altında tezgah altı yapılır. Bunlar klasiklerden. Fakat yeni bir tespitim var ay dostlar! Kitap yazmış abilerimizin ablalarımızın kitapları piyasaya yeni çıktığında oraya buraya yazdığı sinsi sloganları var: Seçkin Kitapçılarda! Yani abi diyor ki, benim kitabım öyle bir kitaptır ki her kitapçıda bulunmaz. Sadece D&R‘da bulursunuz efendime söyleyeyim Akmerkez’de bulursunuz tripleri falan yani. Yapmayın hocam bunu gözünüzü seveyim. Tolstoy’un, Dostoyevski’nin kitapları sokak aralarında satılıyor! Kitabım satılmıyor bu sebepten -bir de satıldıktan sonra parasını almak üzere- sadece lüks kitap marketlerine kilitledik on – yirmi kitap deyin en azından, bu daha samimi. Tövbe ya, sanki seçkin olmayan kitapçı parasını verse satmayacak …

blank

Futboldan pek hoşlanmam. Aklıma da takılmaz değil zaman zaman bu sporla ilgili ilginçlikler. Futbol takımları için kurulan taraftar gruplarına takıldım. Şimdi üç büyük takıma bakıyorsunuz, üçünün de taraftar grubu var. Nelerdir bunlar? Çarşı (Beşiktaş), Ultraslan (Galatasaray), Genç Fenerbahçeliler (Fenerbahçe) . Çarşı’ya bakıyorsun, ne bileyim pek yorum yapılmıyor. Çarşı işte bildiğin Ahmet, Mehmet gibi. Ultraslan’a bakıyorsun, yok olmamış. Çok tırt. Ultra kelimesiyle aslan birleştirilmiş. Ucuz kelime oyunu. Hem Ultra olmak nedir ki? Var mı acaba anlamını tam bilen bir Galatasaraylı? Hepsini geçtim, bir Fenerbahçeli olarak sorarım size; Genç Fenerbahçeliler nedir ya? Ben şimdi o gruba dahil olsam gençlik elden gidince ayrılmak zorunda mıyım gruptan? Sıfata bak: genç. Bence bu işte bir “aceleye getirmecilik“, “ben yaptım olduculuk” var. Elim ayağım titredi ya Genç Fenerbahçeliler diye grup mu olur? Bozbaykuşlar daha yaratıcı.

Kediler için mübarek sayılan Mart Ayının Lâf Salatası da burada biterken size iyi bir haber vereyim. Bundan sonra Lâf Salatası ölmediğim sürece her ayın 15’inde yayınlanacak. ( Böyle söyleyince Hürriyet Çocuk dergisi gibi oldu ) Laf salatası gibi ayrı bir yazı dizisi daha başlatmayı planlıyorum ayrıca. Tabii daha farklı bir tarzda; ama bakalım nasıl olacak. Kendinize iyi bakın. Bu arada hatırlatayım; kelimeler benim.
Bu yazıyı paylaşmak istersin diye buraya renkli düğmeler koydum
blank
Blog Yazarı
Sezer İltekin
Bu konuyla ilgili bir fikriniz var mı?

6 Yorum
  • Bi kere ULTRASLAN’ın nasıl oluştuğunu anlatıyım sana canım benim ;) ULTRAS kelimesi Avrupa’daki taraftarların kurduğu grubun adı + ASLAN’ı zaten biliyorsun ;) = ULRASLAN. Bu da Galatasaray’ımızın büyüklüğü anlamına gelir.
    Taksit konusunda da katılmıyorum sana; herkesin işine gelen gayet yararlı bir sistem. Bunu çıkarana minnettarım iyi ki taksitlendirme var yoksa kolay kolay hiç birşeye sahip olamazdı insanlık :) Muck ;*** …

  • Dostum,

    Yine tadına doyulmaz bir yazı kaleme almışsın. Bir meslektaştan daha çok bir dost olarak görüyorum seni ve kendimi şanslı hissediyorum. Benim bu sektörde öğreneceğim çok şey var daha. Umarım senden biraz feyz alırım.

  • taksit önemlidir. enflasyonla beraber gün geçtikçe paranın değeri artar. siz aynı fiyatla 12 ay taksit verirken bu artıştan pay almazlar. Taksit olayı bundan dolayı cesaret ister. enflasyonun ne olacağı malum belli değil.

    ultraslanlar ismi ultras adlı bir filmden gelmektedir ayrıca. Bir roma taraftarının maceralarından oluşan bir şeydi galiba.

    Yazı yazmadan önce araştırmayı denemekte yarar var.

  • bu blogda en çok dikkatimi çeken taksit bölümü oldu, biraz kişisel tercih şemşiye olayı var; tek seferde mi çıksın her ay yavaş yavaş mı çıksın. Kalemine sağlık