Hep merak etmişimdir, acaba biz insanlarda olduğu gibi, bazı hayvanlar da iletişim yolu olarak sesi mi kullanıyor diye. Hayvanlar, dilini ve beynini kullanarak, yüzlerce farklı ses çıkarabilen insan kadar çeşitli olmasa da bazı sesler çıkarabilme kabiliyetiyle yaratılmışlardır. Fakat her defasında mee’leyen koyun, möö’leyen inek, içinde bulunduğu duruma göre kendi cinsindeki hayvana anlamlı -ya da yarı anlamlı- bir mesaj iletebiliyor mu? Cevap evetse, her seferinde aynı tonda duyduğumuz ses (meselâ köpek sesi) nasıl oluyor da hayvanlar tarafından tasnif edilip anlamlandırılıyor?
Bilim buna ne der bilmiyorum. Bu konuda herhangi bir araştırma da yapmış değilim doğrusu. Daha önce üzerinde hiç düşünmediğim bu konu hakkında bir karara varmamın müsebbibi genç bir şoförü olan mavi bir minibüs. Yahut, mavi bir minibüsü olan genç bir şoför…
Büyükçekmecedeyim. Staj dönüşü eve gitmek için yaklaşık yarım saatte bir geçen otobüsü bekliyorum. Biraz önce, yolun karşısında, indikten sonra plakasını aldığım uzun bir otobüsten inmiştim. Yol yorgunluğunun verdiği ağırlıkla sol ayağıma yüklenip, sağ ayak ucumu yere dik açıya yakın bir pozisyonla koyduğum halde gelen vasıtalara bakıyorum.
Genç şoförlü mavi bir minibüs hemen önümde duruyor. Kanaatime göre hiç gerek olmadığı halde, -durakta az sayıda yolcu var ve önünde herhangi bir araç da mevcut değil- kulakları sağır eden sivri sesli kornasına ısrarla basıyor. -Kornası diğer otobüs ve minibüslere göre çok tiz sesli.- O kadar çok basıyor ki, kaputunu açıp kornasını sökmemek için kendimi zor tutuyorum. Beş ya da altı uzun diit sesinden sonra “korna sesi yerini kulaklarımdaki çınlamaya bıraktı” derken, arkasından daha açık mavi bir midibüs gelip diğerinin arkasına kadar yapışıyor. Bu defa kornaya o abanıyor. Birkaç dit de ondan alıyorum. (dat,dut,düt ve dot da olabilir.) Neyse ki bunun sesi biraz daha kalın. Kalın sesli midibüsün kızgın bağırtısını duyan genç şoförlü mavi minibüs birkaç metre ilerleyerek arkasındakine yer verdi. Genç şoförün gözlerindeki özgüven neredeyse arabadan inip koskoca aracı dişleriyle çekecekmişçesine alev alev ön camdan dışarı sirayet ediyor. Açık mavi midibüsten bir dıt uyarısı daha alan genç şoför aynı dıtla karşılık verip biraz daha ileri yanaşıyor. Yarım dakika içinde genç şoför duraktan ayrılıp akıcı yola burun sokuyor. Arkadan hızla gelen bir kamyondan çıkan kesintisiz on saniyelik bir dot sesinin ne anlama geldiğini düşünüyorum. O an anlıyorum ki aynı ses, tıpkı hayvanlarda olduğu gibi otomobillerde, kamyonlarda, otobüs ve minibüslerde birçok farklı anlamda hayat bulabiliyor.
Bir dıt’ın kullanım alanı o kadar geniş ki… Aynı ses
- selam vermek için,
- yolcuları çağırmak için,
- dikkat çekmek için,
- ışık yandı hadi yürü demek için,
- ana avrat küfür etmek için,
- karşıdakine yanlış yaptığını anlatmak için,
- biraz ileri gitmesini rica etmek için,
- kapanan trafiğin açılması için,
- ben geldim demek için,
- ben gidiyorum demek için
- gitmek üzereyim, hadi gel demek için
- ve daha birçok şey için
kullanılıyor. Evet aynı ses. Tıpkı hayvanların yaptığı gibi. Tek ses, tek ton. Tek fark sesin uzunluğu…
.
…Beklediğim otobüs önümde durup kornaya bastı. O an dedim ki kendi kendime;
Bu şehrin de birbiriyle konuşabilen metal hayvanları var…
Gece gündüz direksiyon sallayan emektar şofölerimize saygılarımı sunar, onları hürmetle selamlar ve tenzih ederim…
Bitanem, ne güzel betimliyosun ya:) bayıldım: ‘şehrin birbirleriyle konuşabilen metal hayvanları’ ;) bu arada şu plakasını aldığım diye arada kaynattığın olayı merak ettim?;)
Teşekkür ederim bitanem (K)
Olayı anlatırım sana ;)