Kalem ve Eller

Laf Lafı Açıyor #2

Zamanımız gerçekten çok kısıtlı. Yapmayı sevdiğimiz ya da yapmak istediğimiz her şeyi yapacak kadar zamanımız yok. En azından benim için öyle. Bugün Instagram’da dolaşırken bir fotoğraf çıktı karşıma, fotoğrafta tanıdığım biri var, kahvede oturuyor. O kişinin neredeyse her akşam o kahvede oturduğunu biliyorum. Bir an bu takıldı aklıma. Adam işe gidiyor, işten dönüyor, kahveye gidiyor, bu döngü ertesi sabah devam ediyor ve bildiğim kadarıyla tüm rutin döngüsü bu kadar.

Kendime bakıyorum: Haftanın beş günü işe git, iki günde bir spor yap, eve gelince ikinci işini yap, düzenli aralıklarla ibadet et, asıl meslek değişikliği hedefin için diğer bir programlama diline çalış, videolar izle, yazılar oku, aklına gelirse blog yaz, sitelere reklam veren müşterilerle iletişim kur, fatura kes, vergileri, kirayı, faturaları krediyi öde, sürekli gündemi takip et, çocuğuna zaman ayır, eşine zaman ayır, ailenle dışarı çık, Türkiye’deki ailenle sürekli iletişimde ol, yeni açtığın Instagram sayfasına post hazırla, zaman kalırsa ve arkadaşın müsaitse biraz oyun oyna, düzenli beslenmeye çalış, markete alışverişe git, her ne kadar unutacak olsan da biraz İspanyolca çalış…

Bütün bu yazdığım eylemleri yapmaya çalışınca geri kalan zamanda sadece uyuyabiliyorum. Bir yıldan uzun süredir tek bir film veya tek bir bölüm dizi izlemediğimi fark ettim. Çok mü üretkenim? Hayır. Süper hızlı mı gelişiyorum? Hayır. Zengin mi oldum? Tabii ki hayır ama boş kalınca kendimi kötü hissediyorum, verimsiz hissediyorum. Zamanı boşa harcıyormuşum gibi geliyor. Hani lise bitsin rahatım, üniversite bitsin rahatım, iş bulayım, evleneyim rahatım diye giden rahatlama beklentisi vardır ya, kendi irade ve isteğimle o beklentinin gerçekleşmesine bir şekilde engel oluyorum.İşin gücün var, evine geldin, otur tv karşısına kafana göre takıl işte. Yok, olmuyor bende.

Şöyle anlatayım, şimdi sırf keyif için bir kafeye gidip kahve içecek olsam mutlaka bilgisayarımı da yanıma alırım. Lan bıraksana işte! Yok. Neden? Dünyayı mı kurtaracaksın? Belki bir şey yaparım. Kendini gerçekleştiren bir kehanet de olabilir bu durum. Boş durmayı sevmiyorum, sürekli bir şeyler yapmak istiyorum, kendimi geliştirmeliyim, her gün bir önceki günden daha iyi olmalıyım diye diye insan kendini buna şartlıyor olabilir. Yani kendi kendime sürekli böyle telkinlerde bulunuyor değilim ama karakter olarak o modda oluyor insan işte.

Çalışkanım. Çalışmayı, helalinden para kazanmayı seviyorum. Bunun için de sürekli olarak kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Ben anlamam dediğim iş yoktur. Güzel anlatırsanız hemen anlarım. Çöp poşetini çöp kovasına geçirmek dahil her işimi de özenle, kusursuz yapmaya çalışırım. Garantici bir insanım ve risk almayı sevmiyorum, o yüzden böyleyim. Sanırım benim anlayışım, kafam çalışırken, bedenim güçlüyken, gözlerim görüyorken testiyi doldurabildiğim kadar doldurmak üzerine kurulu. Yarın ne olacağını kim bilebilir ki?

Peki benim için yarın yoksa? İnsanın ne zaman öleceği belli mi? Her akşam kahveye gidip arkadaşlarıyla vakit geçiren adam mı doğrusunu yapıyor yoksa bir senedir oturup tek bir film bile izlememiş olan ben mi? Bu sorunun cevabını bilmiyorum. Kahveye giden adam yanlış yapıyor diyemem ama çalışarak geçmiş bir ömürle eğlenerek geçmiş bir ömrün, artık hayatta olmayan biri açısından farkı var mı? Yok. O zaman tatmin eden yoldan devam.

Ayılara o kadar uzun zamandır dayı diyorum ki. Ait olduğum yerde olmadığımdan eminim. Twitter’da çok fazla yazılımcı takip ediyorum ve sokakta top oynayan çocuklara kenardan bakıp keşke beni de aralarına alsalar diye iç geçiren çocuk gibi hissediyorum. Bir yandan geç kalmışlık hissi var. 34 yaşından sonra selam beyler ben geldim demek biraz garip olmayacak mı? Sonra diyorum ki ben işimi iyi yaptıktan sonra kim ne yapsın benim yaşımı? Zaten ortama girdikten sonra bu konu kapanır. Bilemiyorum Altan. Hali hazırda bu işi yapan ve özellikle son 2 yıldır bu işten çok güzel ekmek yiyen alaylı bir yazılımcı olarak gereksiz tedirginim. Risk alıp artık ben bu işi yapıyorum desem belki de şimdiki işimden fazla kazanacağım. Bak kazanacağım diyorum mesela ama zaten kazanıyorum aslında. Garantici kafa yine iş başında. Bu garantici kafa bana net bir sıfat edin diye tutturdu. Ben de bu sıfatın iOS Developer olmasına karar verdim. Bu sıfata sahip olmak ve ekmeğimi iPhone’dan kazanabilmek için çalışıyorum

Sene 2021, aylardan Aralık. Ailemle birlikte Ağustos 2020’den beri Katar’dayım. Toplumun gözünde oyunun neredeyse tüm bölümlerini full canla ve genç yaşta geçmiş olsam da çok şey yapmak istediği için birçok şeyi yapamayan 33 yaşında bir adam olarak kafamdan geçenleri yazıya döktüm. İnsan bazen kendine de anlatmak istiyor. Bu da kendimi kendime anlattığım yazılardan biri oldu. Sevgi ve güzellik sizinle olsun.

Kapak görseli Luca Laurence
Bu yazıyı paylaşmak istersin diye buraya renkli düğmeler koydum
blank
Blog Yazarı
Sezer İltekin
Bu konuyla ilgili bir fikriniz var mı?

8 Yorum
  • birinci not: o arkadaş nadir zamanlar hariç hep müsait nedense ve bence o da bi’ kendini sorgulamalı.
    ikinci not: sen çalışmakla tatmin olan birisin. başkası bu duyguyu kahveye gidip sakin kafa ile kahvesini içerek, dizi ya da film izleyerek yaşayabilir. ama senin film ya da diziden uzak kalmak bir mahrumiyet değil bence. sen çalışmayınca ya da biraz oyunda stres atamayınca tatmin duygusundan mahrum kalıyorsun.
    üçüncü not: yaşa bakmak pek anlamsız yazılım konusunda, insanlar ortaya çıkan işe bakacak yazılımda. belki başka alanlarda yeni yetmenin yaşı konu edilebilir ama yazılım için pek sanmıyorum :)
    dördüncü not: yazı yazmana sevindim.

  • yaşına başına bakmadan yazılım dünyasına “ben geldim” desen garip karşılamayacakları gibi her satıra, yaptığın/yapacağın her işe ne kadar özendiğini görseler “nerdeydin be adam” diye hesap sorarlar abi. kaygılarında da haklısın, değişim istemsiz ürkütüyor insanı. umarım her şey gönlünce olur.

  • Asıl meslek değişimi konusu bende de güncel ve bu yazı beni bir miktar motive etti. İnşallah başarabiliriz 🙂

  • Yazdıkların tanıdık geldi. Benim de üzerinde düşünüp okumalar yaptığım kaygılar. Risk alma konusu birebir. Ya da bir şey yapmıyor halleri. Bir soruyla bitireyim, motivasyonun testiyi doldurmaksa daha fazla parayla kurduğun bi’ hayal var mı? Şu kadar olunca şunu yapacağım, gibi? Varsa o hayalini gerçekleştirdikten sonra seni ne bekliyor?

  • Bu kafada olmanın ( yani beni kabul ederleri mi) tek sebebi Türkiye gibi bir ortamda büyümüş olmak. Bizde okuduğun okuldan aldığın diploma değer görüyor. Ve nedense 30 yaşında sonra sanki hep bir geç kalmışlık hissi oluşuyor insanda. Biraz ufkunu açınca işin hiç de öyle olmadığını görüyorsun. Boş duran insanlara tahammülüm yok. Bunum yanı sıra çok hırslı insanlar da beni her zaman tedirgin eder. Orta şeker insanları seviyorum ben. Hayattan zevk almasını bilen, bir şeyler öğreneyim diye çabalarken hayatı kaçırmayaları kendime yakın gördüğüm için olabilir.
    Ne demiş şair; hayat kısa kuşlar uçuyor.

  • Yazdıklarınız konusunda hayatın hep bir temposu var. Bu okul hayatınız bitse de bitmiyor, evlenseniz de. Her zaman hayatımıza yeni şeyler ekleniyor. zaman akıp gidiyor ve bizlerin olabildiğince o zamanı doldurması gerek. sizin rutinlerinizi okurken nasıl bunlara yetişebildiğinizi sorguladım. Etkilendim. Gün içerisinde çok fazla işe koşturmam gerekiyor ve zamanı verimli kullanmak için çabalıyorum. Bu yaptıklarımızın en önemli noktası da kendimizi geliştirmek. Bu bizi diğer insanlardan her daim bir adım daha önde yapar. Bence sizin kendinize kattıklarınız da sizi önde yapıyor. Bu arada selam: bloğunuzu yeni keşfettim .

  • Anladığım kadarıyla mükemmelliğin nirvanasına ulaşmaya çalışıyorsun Sezer. Psikolojik bir vaka gibi. Dinlenmenin sana zarar vereceğini düşünüyorsun. Bence biraz akışına bırak hayatını.

  • Samimi bir şekilde içinizi dökmüşsünüz, dilerim bunları yazmak iyi gelmiştir.

    Yazdıklarınız bana “değer”in kaynağını düşündürdü biraz da.

    Değer insandan mı gelir, yaptıklarından mı? Kendinden mi, başkalarının dediklerinden mi?

    İyilikle.