Bu yazıyı yazma sebebim Ekşi Sözlük’te karşıma çıkan bir tartışma başlığı. Bu başlıkta, doktorların, hastalara sen diye hitap etmeleri eleştiriliyor. 17 yıl önce ilk entry’si yazılmış olan bu başlıktaki 1800 küsur entry’nin hepsini okumadım fakat biraz göz gezdirince görüyorum ki başlığa yazan her 10 kişiden 7’si bu eleştiriye katılırken, kalan 3 kişi bu eleştiriye karşı çıkan doktorlardan ya da bu durumdan rahatsız olmadığını belirten diğer insanlardan oluşuyor. İki taraf da eteğindeki taşları anonim olmanın getirdiği rahatlıkla döküyor. Tam da bu yüzden Ekşi Sözlük benim için her zaman özel bir yer olmuştur.
Tanımadığınız bir insana sen diye hitap etmek iki şeyin göstergesi olabilir: Birincisi cehalet. Kişi gerçekten böyle bir görgü kuralı olduğundan bihaber olabilir. Nerede siz, nerede sen diyeceğini bilmiyor olabilir. İkinci ihtimali cehalet gibi tek bir kelimeyle veya kısaca ifade etmek zor çünkü madalyonun öteki yüzünde kişi böyle bir görgü kuralından haberdar ama bu kuralı uygulamamayı tercih ediyor. Bugünkü konumuzun öznesi işte bu kasıtlı tercihin sahipleri.
Direkt olarak doktorları eleştirmek işin kolayına kaçmak olur, bu sorun sadece bir gruba ait bir sorun değil fakat madem yazı fikrini doktorlara yapılan eleştiriden aldım o halde onlarla ilgili fikrimi de belirteyim.
Ben de çoğunlukla aynı fikirdeyim ve doktorların hastalara siz yerine sen deme eğiliminde olduklarını düşünüyorum. Toplumun geneline bakarak ortaya koydukları bazı haklı sebepleri yok değil fakat kurunun yanında yanan yaş olmak benim gibi karşılıklı uygun üsluba dikkat eden insanları rahatsız ediyor. Hastane ve benzeri sağlık kuruluşlarına hayatım boyunca çok defa gittim. Kişisel gözlemlerimden çıkarttığım sonuç, doktorların yarısının muhatap oldukları kişinin üslup, tavır ve görünüşüne göre hitap kelimesi seçtikleri yönünde. Kaba hesapla dörtte biri herkese “siz” diye hitap ederken, kalan dörtte biri ise herkese “sen” diyor. Herkese “siz” deme oranı özel hastanelerde devlet hastanelerine oranla oldukça yüksek. Doktorların Ekşi Sözlük’teki sen hitabı savunmalarında dikkatimi çeken argümanlar şunlar:
- Sabahtan akşama kadar kimlerle muhatap oluyoruz, biliyor musunuz?
- Hasta da bana kızım diyor.
- Günde 70-80 hasta bakıyoruz.
- Siz diye hitap edince hastalar “kendini beğenmiş” diye düşünüyor.
- Seni iyileştiren kişinin ne dediği bu kadar önemli mi?
- Diğer devlet memurları da insanlara sen diyor.
Bu argümanlarla ilgili yorum sizin. Kuralı kaideyi geçtim, ben tanımadığım herhangi bir insanla konuşurken sen diye hitap etmeye utanırım. Yaşı, konumu, durumu ne olursa olsun. Bu yazılı bir kural değil, kimse size tanımadığınız birine sen dediğiniz için ceza verecek de değil fakat bu bir görgü kuralı. Memur da doktor da kasap da bu kurala uygun bir üslupla iletişim kurmalı.
Aslına bakarsanız bu sen-siz mevzusunun başka bir boyutu var. Samimi veya yakın olduğunuz insanlar hariç birine hitap ederken sen demek, Türkçede “senden üstünüm” anlamına gelen bir ifade. Gerçek hayatta karşılığı şu şekilde:
- Üstler astlarına her zaman sen diye hitap ederken astlar üstlerine bırakın “sen” demeyi adıyla bile hitap edemezler.
- Bu kullanımda “sen” denilen taraf asla “sen” diyemez. İş dünyasında bu iletişime çok sık rastlarsınız. Askeriyede ve okullarda da böyledir.
- Bir öğrenci hocasıyla konuşurken “sen” derse kıyamet kopar ama hoca bütün öğrencilere “sen” diye hitap eder.
- Müdürler altlarındaki personele “sen” diyerek, senden üstünüm ve önemliyim mesajı verirler.
Ast-üst ilişkisi içindekilerin bu hiyerarşiyi kabullenmesi beklenebilir fakat eğri oturup doğru konuşalım, eleştiriye konu olan doktorların yaptığı da bir şekilde hiyerarşi oluşturma çabasıdır. Eğer öyle olmadığını iddia ediyorsanız, “sen” diyen bir doktora aynı şekilde karşılık verin. Kendisi size karşı aynı hitabı kullandığı halde sen diyerek saygısızlık yaptığınızı düşünecektir.
Türkçedeki gizli hitap hiyerarşinin biraz daha derinine inelim. Çalışma hayatında, özellikle memuriyette, yöneticilere adıyla hitap etmek de -yanına bey veya hanım koyulduğu halde- saygısızlık olarak görülüyor. Aranızda ast-üst ilişkisi bulunmasa bile makam sahibi birine “müdürüm, başkanım, vekilim, savcım, valim, kaymakamım, şefim, amirim” demek zorunda kalıyorsunuz. Halbuki Ahmet Bey veya Fatma Hanım demenin nesi saygısızlık? Yalnızca isimle hitap edilsin demiyorum, o zaman zaten -ne yazık ki- hakaret etmiş gibi muamele görüyorsunuz fakat isim + bey/hanım şeklinde gayet kibar ve resmi bir kullanımla kimseyi aynı cümle içinde yirmi beş defa bağrımıza basmak zorunda kalmadan iletişim kuramaz mıyız?
Her cümlede benim müdür olduğumu bir daha söyle ve hatta senin müdürün olduğumu söyle bana hadi.
Herhangi Bir Müdür
Daha önce adı konulmamış bu hitap hiyerarşisi her ne kadar tüm toplum tarafından kabul edilmiş olsa da temelindeki ilkelliği ve çağ dışılığı kabul etmemek için bu konu üzerine hiç düşünmemiş olmak gerekiyor. Yaptığınız iş ne olursa olsun, karşınızdaki kişi kim olursa olsun, eğer demokratik ve kast sisteminin olmadığı bir ülkede yaşadığımızı iddia ediyorsak vahşi doğadaki hayvanların üstünlük mücadelesine özenmeyi bırakıp medeni bir şekilde iletişim kurmayı tercih etmeliyiz.
trendyol da çalışan bir arkadaşım bulunduğu ilçede ziyarete gelen bölge müdürüne ercan bey hoşgeldiniz demiş.ercan bey de ona demiş ki olmadı.sen bizim kurum kültürümüzü öğrenenemişsin. demiş arkadaşım bu kez ercan hoşgeldin demiş. hah şimdi tamam demiş ilginç bir anektoddu. dediğin gibi dil önemli. alt mesajı anlamı var.
Bu da tam tersi sanırım. Çalışanlar Trendyol CEO’suna da sadece adıyla hitap edebiliyorsa harika.
o kadar da değil yahu. müdüre ercan dersen yarın onun ne dediğini de umursamazsın boş ver ercan bu işleri de geçersin. onlar biraz da cahillik+farklı olma çabası sanırım.
@Sezer Hocam aslında olayın ana özü biraz “insan” olabilmekle alakalı. empatisi gelişmiş, haddini bilen, içinde insan sevgisi olan insan için bu tartışma bile abesle iştigal.
Bu konu çok karışık olmakla birlikte çeşitli açılardan değerlendirilir. Mesela büyüklere takdir ederim denmez ama demesini bilirsen dersin. Büyüklere sen denmez demesini bilirsen dersin. Bakanım, başkanım vekilim dışında ismiyle hitap edilmez demesini bilirsen denmez. Kendinden büyük birinden alacağın varsa benim paramı ver dersin. Verir misiniz denmez. Onun dışında hastaneye giden birisi olarak doktorların sen demesini hep samimiyetten buldum ve hiç sen kelimesini yanlış kullandıklarını görmedim. Ekşi sözlükte bu başlık altına doktorların aleyhine yazılan herşeyi terbiyesizlik olarak görürüm. Adamlar can hıraş çalışıyor. Adamlar dediysem samimiyetten içinde kadınlarda olmasına rağmen insanlar diyebilirdim demedim. Bu tür konular delinin biri kuyuya taş atmış mesabesinde.
Mesela birlikte iş yapılan üste sen denebilir.
Onun dışında modern denilen avrupada insan hayvan ayrımı olmaması nedeniyle herkes birbirine sen der. En güzeli bizim kadim kültür. Onun dışında avrupa ile ticareti olan şirketlerde isimle hitap etme olabilir. Evlat babaya saygı açısından siz demelidir.
Güzel yorum, teşekkürler. Doktor hastaya neden sen der bu kadim kültüre göre? (Cevap samimiyet değil, öyle olsaydı hastalar da sen derdi)
Şöyle birşey de var. Ben hastanede insanların bağıra bağıra can verdiğini gören nesildenim. Doktorlar hastalarını özelime gel diye çağırırdı. O zamanlar hiç böyle problemler yoktu. Bu iş aslında ayının balı bol bulmasından ibaret, size cevap olarak yazmadım ama bu gerçek.
Evlatla babanın samimiyeti, doktorla hasta arasında varsa “siz” oratadan kalkar diye düşünüyorum.
Merhaba Sezer Hocam, nasılsınız? Yazıyı okurken bir sencilere bir sizcilere gittim. Sonuna doğru müdürü dövesim geldi.
Meğer bizim tartışacak be büyük dertlerimiz varmış dedim.
Şöyle düşünüyorum; tanıdıklara sen, yabancı ve büyüklere siz diye hitap edilmeli..
Selamlar sevgiler..
Merhaba, iyiyim teşekkür ederim. Aslında kişisel anlamda büyük bir dert değil ama toplumsal bir sorun. Bu yüzden yazmak istedim.
Aman hocam, ben sizin için değil konunun ekşide uzun uzadıya tartışılmasına laf atmıştım.
Genelleyici bir ifade eklemesi yapayım;
Eğer menfaatimize yarayan biriyle muhatap isek saygıda kusur etmeyiz. Bey, Hanım, Siz ifadeleri havada uçuşur..
Ben bu konuda nabza göre şerbet sunuyorum sanırım. Aslında genelde tanımadığım kişilere siz diye hitap ederim. Gelen yorumlara, mesajlara ve e-postalara bu şekilde yanıt veriyorum. Başkalarıyla işle alakalı konuşmalarda yine siz deyimi daima öndedir.
Fakat, yazı yazarken genelde sen kısmına inerim. Bunun sebebi ise daha samimi bulmam ve karşımdaki kişiyle bir arkadaş gibi konuşuyormuş hissini vermek istemem. Mesela bunu eleştiren bir okurum olmuştu. Bana böyle hitap edemezsiniz, rahatsız oldum demişti.
İnsanlar artık bürokratik dilden usanmışken sen ve siz tartışması bana pek sağlıklı gelmiyor. Elbette bir duvar koymak istediğinizde siz kalıbını kullanmak daha faydalı.
Nabza göre şerbet şu noktada doğru: Karşındaki kişi siz dilinden bihaberse çok zorlamaya gerek yok, sen demeye başlar iletişimi tamamlarsın. Edebi metinlerde (buna blog yazıları da dahil) böyle bir beklenti olmaz zaten. Çünkü bir kişiye özel yazılmıyor, mesajın belli bir alıcısı yok. Sondan bir önceki Laf Lafı Açıyor yazımda tamamen sen dili kullanıyorum mesela çünkü yazının hikayesi buna uygun.
Sen, siz ayrımının olduğu dillerin hezimeti bu. Bak İngiliceye herkese you diyip geçiyorsun. Bu arada Lehçede de durum bizdeki gibi. Birine Pan Pani demedin mi aşırı kaba sayılıyorsun. Mesela bizde yaşlı teyzeler kendinden gençlere evladım der. Burada o da yok. İllaki resmi olan kalıbı kullanacaksın. Dilleri anlamak zor zanaat.
Aslında sen/siz ayrımı dilin zenginliğini göstermiyor mu? Örneğin İngilizce you kelimesi o kadar genel ki, yalnızca bu kelimeye bakarak hitap edilen kişi tekil mi çoğul mu anlamıyorsun. Resmi mi yoksa günlük konuşma dili mi anlamıyorsun. Lehçeye hiç girmeyelim, zaten ortalık karışık… 🙂
“Sabahtan akşama kadar kimlerle muhatap oluyoruz, biliyor musunuz?”
-Bu insanları bağlamaz. Aç susuz 20 saat çalışsınlar yine de biraz nezaketli olmalılar*
********************************
“Hasta da bana kızım diyor.”
-60 öncesi doğmuş herkes kendinden küçüğe oğlum/kızım diyor. Bu aşılamayacak bir durum Anadolu insanında. Söz meclisten dışarı tabii. Bir hastanede kurumsal dil olmalı**
*********************************
“Günde 70-80 hasta bakıyoruz.”
İşiniz bu. Seve seve bakacaksınız.
“Siz diye hitap edince hastalar “kendini beğenmiş” diye düşünüyor.”
Zamanla alışacaklardır. Resmi samimiyet diye bir şey var.
“Seni iyileştiren kişinin ne dediği bu kadar önemli mi?”
-Değil tabii. Bu apayrı bir şey.
“Diğer devlet memurları da insanlara sen diyor.”
-Kanayan bir yara bu.***
*İş yerine gelen hekim fena şekilde kaba ve ne dediğinin farkında değil. Elimize bir form verdiler bunu doldurun dediler. Ad-soyad TC vs normal olanları doldurduktan sonra aşağıda tiklenecek alanları da doldurduk tabii. “Şuyun var mı? “Buyun var mı?, “Covid geçirdin mi?” Hepsine hayır işaretledik. Sonra diyor ki “Sen doktor musun?” “Hayır” dedim. “Niye buraları doldurdun?” dedi. Yani sadece doldurun dediler başımıza gelene bakın. O günden sonra selamını almadım bu doktorun.
**Farenjitten iki ayrı doktora gittim iki teşhis olsun diye. Yazacağı ilaçları karşılaştıracaktım. İlk gün gittiğimde ismim okundu içeri girdim. “Gel bakalım” dedi doktor. Saçmalığın daniskası. Kurumsal bir hastanenin hastayı çocuk gibi çağırması hiç hoş değil. Bir sonra gittiğim hastanede de geç gelen doktor “Beklettim biraz” demişti. Kek miyim ben abi soğumaya mı bekletiyorsun?
***Sadece müşterilere böyle seslenmiyorlar. Kendi içlerinde ense tokat parmak muhabbeti dönüyor. Gördüm bunları 1 sene stajda. Bu durum devlet hastanelerinde daha çok oluyor.
Şu an çalıştığım yer de ast üst ilişkisi çok az var. Kafama en çok takılan durum üstün astına direkt ismiyle hitap etmesi. Hem de herkesin içinde. Ln ben sana böyle yapsam f*tö’den içeri atılacakmış gibi muamele görüyoruz. Neymiş xx bey/hnm diye seslenecekmişiz. E senin yaptığın ney? Sinirlendim akşam akşam… Ayrıca astın üstüne şefim müdürüm demesi dünyanın en yalaka hareketi.
Son olarak; Patronları hiç sevmem, şeflerden nefret ederim.
Konu yoruma son derece açık. Ben de siz diye hitap eden kişilerdenim. Ve sen hitabından çok rahatsız olurum. Bu durum bence yetiştirilme tarzlarının çok alternatifli olmasından ileri geliyor.
Psikiyatrımın tam yirmi iki senedir bana sen diye hitap etmesinden her nedense rahatsız olmadım. Sanki beni herkesten çok anlamasından dolayı oldu bu. Tabii ki ben hep siz diye hitap ettim.
Çok değerli bir paylaşımdı. Kaleminize sağlık.
Ben de “sizci”yim. Eskiden ne güzel yazılı olmasa da toplum tarafından uygulanan; ahlak, nezaket ve görgü kuralları vardı. Şimdi bırakın sen ve sizi; pardon demek, lütfen demek, rica etmek, takdir etmek, özür dilemek, hoş görülü olmak, empati yapabilmek, nazik olmak vb. sözlerimiz/davranışlarımız azaldı, yok oluyor gittikçe.
Ben nabza göre şerbet verme etme ekolünü benimsiyordum ancak günlerden bir gün siz şeklinde hitap ederek başladığımız konuşmada karşı tarafın ağabey demesi üzerine ben de ağabey diye karşılık verdim. Bir sonraki cümlede karşı taraf bana tosunum diye hitap etmeye başladı. Ben artık o diyalogda 1.83 boyunda 72 kg’lik bir tosundum. O acı tecrübeden sonra “siz” seviyesinden hiç çıkmadım.
Merhaba KelimelerinSahibi :D
(bayadır gelemiyorum buralara böyle bir yanlışı yapmadım sayınız :D)
Sen, Siz o kadar gizlide kalmış ki aşağı yukarı %90’ın görmediği görmek için hiç çaba harcamadığı bir hadise… Bana göre Sen, Siz olayına gelmeden önce halledilmesi gereken bir sürü iletişim sıkıntımız var… Ben genelde siz diye hitap ediyorum bazıları ısrarla sen demeye devam ediyor (aşağılık herif sağır taklidi yapıyor Sizimi duymuyor ne demek duymuyorum tez kellesi alına…) bazen bende dalıp sen diye hitap ediyorum sonra bir SİZ bildirgesi dan diye kulaklarıma çarpıyor kendime geliyor Siz diyorum :D Bana kalsa karşıdan beklentim Siz hitabıma karşılık Sen demekten başka saygısızlık yapmasın yeterli bunu bulursak şükrediyoruz :D Gönül ister herkes haddini bilsin saygı beklemeden önce saygıyı ilk kendi göstersin ama ne yazık ki o beyefendiler hanımefendiler güzel atlarına binip gitmişler kala kala birkaç atsız kalmış onlarla idare ediyoruz…
Toplumda bu ayrım ne yazık ki her zaman vardı. Toplum psikolojisinde statü, elde ettiğin maddi değer, makam gibi sınıflandırmalara göre insan saygısının derecesi belirleniyor. Halbuki toplum da insana insan olduğu için saygı duyulması gerektiğini ve kimlik takıntısı olmadan saygı gösterilmesi gerektiğini bir türlü öğrenemedik. Doktor ile hasta arasındaki diyalog yerine göre samimiyet, yerine göre bulunduğu konumla ilişkilendiririz. Nedeni ise her doktor o samimiyeti hastaya aktaramaz ve aslında talep ettiği saygıyı kendi kurduğu iletişim diliyle göreceğini düşünür. Sosyokültürel yapımızda büyüklere hürmet “siz” için en bariz ve alışılmış saygı örneğidir. Türk toplumu dışında hemen hemen hiçbir toplumda da “siz” yaklaşımının olduğu bir nezaket dili yoktur. Güzel yazı olmuş eline sağlık.
Sözünü ettiğiniz, üstü örtülü biçimde had bildiren hitap hiyerarşisinin kişinin sosyal konumunu ne kadar hazmettiğiyle ilgisi var sanırım.
Yani aslında kim olduğun değil ne iş yaptığın meselesi. Halbuki bence bu da bir çeşit tuzak çünkü meslek, dünyadaki deneyimimizin önemli olmakla birlikte sadece tek bir parçası değil mi?
Çok güzel bir yazı olmuş. Tebrikler.
Ben pek takılmıyorum buna. Marketlerde teyze, amca, dayı denmesine de alıştım artık. Bizim kültürümüz bu. Bu arada kültürümüz deyip yapılan her şeyi de onayladığım anlaşılmasın.