Bu Hafta Ne Öğrendim #01

Bu yazının sonuna 01 koyarak büyük bir risk aldığımın farkındayım. Başında sıfır olan bir, bu işin nereden baksan 99’a kadar gideceğinin sinyalini verir. Baktım internette dolaşırken “ben bunu daha önce nasıl duymadım” ya da “vay canına” dediğim güzel şeyler öğreniyorum, bu öğrendiklerimi neden blogda yazıp, hem siz değerli okuyucularımla paylaşıp hem de aklımdan uçup gideceklerine kalıcı olmalarını sağlamayayım dedim kendi kendime. Evet, bazen kendi kendime böyle uzun cümleler kurarım. Pazar, haftanın son günü olduğuna göre, her pazar yayınlayacağım bir yazı dizisi ondan önceki 6 günü temsil ediyor olacak. Şimdi gelelim 09 – 15 Mart 2015 tarih aralığında neler öğrendiğime.

  • Kadavra kelimesi Latince “cadaver ” kelimesinden dilimize geçmiş. Latince’de ise bu kelime “caro data vermibus ” cümlesinin ilk heceleri birleştirilerek türetilmiş. Tam çevirisi “solucana verilen et ” imiş. Ölülerin toprağa gömülmesi olayına farklı bir bakış…
  • Günlük hayatta bolca kullandığımız “kel alaka ” ifadesinde geçen kel, bildiğimiz kel değilmiş. Fransızca “ne ” anlamına “quel ” ya da “quelle ” kelimesinin telaffuzuymuş. Yani kel alaka aslında “ne alaka ” demek oluyor.
  • Polis köpeklerini bilirsiniz. Kısaca K-9 olarak bilinirler. Bir gün olsun merak edip araştırmadım neden K-9 diye. Fakat bu ifadenin kökenine inince gerçekten şaşırdım. Şimdi Latince’de “canine ” köpek demek. İngilizler de Latince’deki bu kelimeyi alıp, kendi dillerinde okunduğu şekilde kısaltmışlar. Canine’deki Ca İngilizce’deki “Key ” yani “K ” harfi, Nine ise İngilizce’de dokuz demek olduğundan rakamla “9 ” olarak gösteriliyor. Böylece canine oluyor sana K9. Bu öneriyi ben yapsam sınırdışı ederlerdi.
  • Dolunay zamanlarında, ay ufuk çizgisine yakınken tam tepede olduğundan çok daha büyüktür. Çoğu zaman ayı bahsettiğim konumda görüp ne kadar büyük olduğuna şaşırıp, bunu da ışığın kırılmasına bağlıyordum. Fakat olay öyle değilmiş. Ay ufuk çizgisinin hemen üzerinde de olsa, tam tepemizde de olsa aynı büyüklükte görünürmüş. Fark, ufuk çizgisine yakın olan cisimleri daha büyük görmemizi sağlayan beynimizin bize oynadığı oyunda. Beynimiz ufuk çizgisine yakın olan cisimleri daha büyük, uzak olanları da küçükmüş gibi görmemiz konusunda bizi yanıltıyormuş.
  • Neredesin kelimesi bundan yaklaşık bir asır önce kullanılmıyormuş. Bunun için kaynak vermeme gerek yok sanırım. Çünkü o zamanlar bu soruyu soracağınız kişi tam karşınızda duruyor olmalıydı.
  • Genelde gündüzleri yağmur yağdığında gördüğümüz gökkuşağının gece ay ışığında görüleni de varmış. Türkçe bir adı yok fakat İngilizler buna, rainbow’a benzeterek moonbow demişler. Bir defa şunun aynısını gördüğümü hatırlıyorum, ama adını bilmediğim için üzerinde fazla durmamıştım. Öyle de bir vurdumduymazlık…
  • Birkaç gün önce alarm erteleme hastalığından nasıl kurtulduğumu yazmıştım. Bugün Kızılderili abilerimizin bu soruna buldukları çareyi duyunca kendilerine bir kez daha saygı duydum. Kızılderililer, sabah erken kalkmak için gece bol miktarda su içip yatıyorlarmış. Sabah kaçta kalkmak istiyorsun mesela? Diyelim 05:00’te. Hoop içiyorsun 3 litreyi, sabah bak gör nasıl kalkıyorsun. Not: Ölçüsünü falan kızılderili abilerimiz biliyor tabi siz bana güvenmeyin.
  • Barış Manço’nun gerçek adı Tosun Yusuf Mehmet Barış Manço imiş. İlkokula başlayacağı zaman adından, ölen amcasının lakabı ve adından oluşan Tosun Yusuf’u çıkartılmış ve hayatına Mehmet Barış olarak devam etmiş. Bununla birlikte, oğlu Doğukan Manço’nun beyanına göre Barış Manço, Türkiye’de Barış ismini kullanan ilk kişiymiş.
  • İngiliz Edebiyatçı Shakespeare‘in meşhur sözü “To be or not to be ” yani “Olmak ya da olmamak ” sözü, dilimize Can Yücel tarafından “Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?şeklinde çevrilmiş. Öğrenince şu tepkiyi verdim: tepki
  • Dünyanın ilk üniversitesi Şanlıurfa – Harran’da kurulmuş. Bu bilgiyle birlikte bugün YGS’ye giren kardeşlerime hayırlı ve gönüllerine göre güzel sonuçlar diliyorum. Allah yardımcınız olsun. Yalnız bu Harran’ı tercih etmeyin, çoktan kapanmıştır o.
  • NASA, internete 91 gigabit hızla bağlanıyormuş. Bu hesaba göre TTNet’in bize verdiği adil kullanım kotasını adamlar 0,75 saniyede dolduruyor. Allah’tan bizde internet o kadar hızlı değil. Yaşa, var ol TTNet!
  • Yıllar sonra, backspace (silme) tuşuna CTRL ile birlikte basıldığında, tek karakter yerine son kelimenin tamamen silindiğini öğrendim. Ben ki mouse kullanmadan bilgisayara çılgın attıran Sezer. Öğrenmenin yaşı yokmuş demek ki.
  • Youtube’da sevdiğim bir fon müziğini tekrar tekrar dinlemek için ya her defasında play‘e basıyor, ya da youtube repeat gibi 3. parti siteleri kullanmak zorunda kalıyordum. Bugün öğrendim ki Chrome’da Youtube videosunun üzerine iki defa sağ tık yapıldığında “döngü ” diye bir seçenek geliyor ve onu seçtiğinizde, videonuz siz durdurana kadar loop’ta kalmaya devam ediyor. Teşekkürler Kırom.
  • Bu hafta öğrendiğim son şey ise, şiir okumanın aslında o kadar da kolay bir iş olmadığı oldu. Sizin için Yalçın Ergir’in “Basit Yaşayacaksın ” isimli şiirini okuyup, sadece bilgisayarınızın sesini sonuna kadar açtığınızda duyabildiğiniz amatör bir kayıt yaptım. Onu da ekleyip kaçıyorum. Haftaya yeni ilginç bilgilerle yine burada olacağım. Sevgiler!


Bu yazıyı paylaşmak istersin diye buraya renkli düğmeler koydum
blank
Blog Yazarı
Sezer İltekin
Bu konuyla ilgili bir fikriniz var mı?

24 Yorum
  • Sanırım yazarlığının veyahut blog, website vs. sahibi olmanın da denebilir, en böyle iç burkan yanı tembel bir okuyucu kitlesine sahip olmak. İstatistikleri sürekli kontrol edersin, ne kadar okunmuş vs. diye fakat bir yorum arayınca gözlerin, geri dönüt adına neler var diye, bulamazsın. Benim naçizane fikrim “sizlerin olmayabilir” sanırım yorum yazmak da okunmak kadar önem arz ediyor bu civarlarda. Her neyse bu genel ifadelerimdi.
    ” Bu Hafta Ne Öğrendim #01 ” yazın adına da şunları söylemek isterim. Eğlenceli buldum ve iştiyakle okudum. Tebessüm ettiğim bir kaç nokta özellikle oldu. Daha önce de dediğim gibi, bu yazıda kelimeler bizim olmuş, sade senin değil.

  • Sezer hocam bugünlerde linkimi paylaştığım blogumu tekrar aktif etme gibi bir düşüncem var ancak sizdeki erteleme ve vurdumduymazlık bende de biraz fazlaca olduğundan 1 aydır sadece düşünce olarak hayatta. Neyse düşüncem olduğu için eskiden yorum attığım, takip ettiğim blogları inceliyorum şu günlerde bugün 5-6 saat kadar önce buraya denk gelip açtığımda önceki içerikleri okurken biraz yad ettim eski günleri.

    Fakat bana daha çok okurken haz veren sizin tarzınız oldu. Hani derler ya “1 solukta okudum” , “yazınızın akışı çok güzel” vesaire diye. Aynen öyle okurken gözlerimi kırpmak falan bile aklımdan geçmiyordu.

    Yazımınız, anlatmak istedikleriniz ve anlatma şekliniz o kadar güzel ki. Sizin gibi bloggerların var olması kadar güzel birşey olamaz bence.

    Umarım bende blogumu açtığımda sizin kadar iyi bir blogger olabilirim.

    Şuanki yazınıza gelecek olursam dediğiniz gibi “öğrenmenin yaşı yokmuş” sayenizde birkaç konuyu bende bu yazınızda öğrenmiş oldum.

    Yazınız için teşekkürler, yayın hayatınızın daiminizi diliyorum.

  • Bunu M. Serdar Kuzuoğlu’nun blogunda görmüştüm ilk olarak. Bu bloga da çok iyi gider düşünüyorum. Daha bu yazınızdan yeni 4 bilgi öğrendim. Gerisi nasıl olacak bakalım :) Şu anda seri şeklinde yazdığım Devr-i Alem yazı dizim var. Belki ben de ekleyebilirim bu tip bir şey.

    • Merhaba Furkan. Serdar Kuzuloğlu’nun yazı serisini biliyorum ve inan okurken her defasında hayret ediyorum bir insan bu kadar bilgiyi, tecrübeyi, internet macerasını bir haftaya nasıl sığdırabilir diye. Okumayı çok seven ben bile çoğu zaman yazıyı tamamlayamayıp çıkıyorum. Serdar Kuzuloğlu’nun yeteneği, bilgi birikimi ve tecrübesine sahip olmadığım aşikâr fakat kendi çapımda bir şeyleri hem paylaşmış, hem unutmamak adına not almış oluyorum işte. Bu arada Devr-i Alem’e şöyle bir göz attım. İlk fırsatta ilk sayıdan itibaren okuyacağım. Saygılar.

  • Bu tarz yazıların sevdiğim en güzel yönü de okuyanların da yeni şeyler öğrenmesi. Mesela ampul olayı çok enteresan. Şimdi biz boş yere %95’lik çarçur edilen enerjinin parasını ödüyoruz demek. Vay be!

    Birde Sihft+Backspace yerine CTRL+Backspace olabilir mi abi o? Shift ile denedim denedim olmadı. Şu CTRL’ye bir basayım dedim oldu. :)

    • Eyvallah İsmail, aynen öyle!
      Demek ki neymiş, bir gün önce de öğrensen not alman ya da yazmadan önce bir defa denemen gerekiyormuş :) Gerekli güncellemeyi yaptım.

  • Şiir yorumun on nûmero olmuş abi. Mobilde dinledim ses gayet iyi. Yüreğine sağlık.
    Yeni dizini ve öğrendiklerini bizimle paylaşma isteğin de beni memnun etti. Hic bilmediğim şeyler çıktı içinden, eyvallah (:

  • Yazı yine mükemmel ama yazar hakkında bölümü olmamış eskisi daha iyiydi.

  • Yazılar yine şahane 3-4 aydır biliyorum burayı ama yazı bulmakta sıkıntı yaşıyorum rastgele butonu mükemmel olabilirdi.

  • Sizin ifadenizle Kırom benim ifademle Çorum :) arama motorunda blog oku yazip arama yaptirdim ve nasıl oldu burayı buldum iyiki de buldum artık sıkı bir takipçinizim …